Onlar kentin hızlı büyümesine şaşırdılar.
- They were surprised at the city's rapid growth.
Çinli yetkililer ekonomik büyümenin dünya ekonomisinden dolayı üç yıl içinde en düşük seviyesine düştüğünü söylüyor.
- Chinese officials say economic growth has dropped to a three-year low because of the world economy.
Onlara nüfus artışını araştırmalarını emretti.
- He ordered them to survey population growth.
Enflasyondan sonra geçen yılın gelir artışı % 5 idi.
- Last year's growth of income was 5% after inflation.
Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.
- Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
Growth was dampened by a softening of the global economy in 2001, but picked up in the subsequent years due to strong growth in China.