Karımla yaşlanmak istiyorum.
- I want to grow old with my wife.
Yaşlanmak istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
O, asla yaşlanıyor gibi görünmüyor.
- He never seems to grow older.
Yaşlanmaktan korkmayan insanları seviyorum.
- I like people who are not afraid to grow old.
Japonya nüfusunun yaşlanmasına karşı koymaya çalışıyor.
- Japan is trying to cope with the aging of its population.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
İlaç firması yaşlanma sürecini durdurmak için hayat iksirini arıyor.
- The pharmaceutical company is looking for the Elixir of Life to stop the ageing process.
Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir.
- Ageing isn't good, but the alternative is no better.
Bu ülkenin yaşlanan bir nüfusu var.
- This country has an aging population.
O yaşlanan film yıldızı üç kez yüz gerdirme ameliyatı oldu.
- That aging film star has had three facelifts.