Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
- There's growing anger over the government's decision.
Ambargoya muhalefet büyüyordu.
- Opposition to the embargo was growing.
O ülkenin ekonomisi büyüyor.
- That country's economy is growing.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.
- If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Liste büyümeye devam ediyor.
- The list keeps growing.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Büyümek istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir.
- Lots of low trees grow on the hill.
Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.
- Plants need sunlight to grow.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Burada yiyecek yetiştirmek zor.
- It's difficult to grow food here.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
- Love began to grow between the two.
Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Elektrikli araçların popülaritesi artmaktadır.
- Electric vehicles are growing in popularity.
Tatoebanın popülaritesi kurulduğu günden beri katlanarak artmaktadır.
- Tatoeba's popularity has been growing exponentially since the day of its inception.
Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
- Growing this thick mustache has taken me quite a while.
Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- Tom has been growing a beard all summer.
Büyüdüğünde ne olmak istersin?
- What do you want to be when you grow up?
Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.
- When I grow up, I want to be an English teacher.
Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
- I want to be a pilot when I grow up.
Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.
- It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
Growing season here begins in March.
Milk is good for growing children.
The town grew smaller and smaller in the distance as we travelled.
A long tail began to grow from his backside.
He grows peppers and squash each summer in his garden.
Among other kinds the Patna justly celebrated, but perhaps the most fertile province for rice-growing is Arracan, from whence great quantities of the grain are shipped to Europe from the port of Akyab, the importance of which is yearly increasing.
... growing my business. ...
... being part of different charities, and growing up from ...