Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
- She carried that habit to her grave.
Onun bir ayağı çukurda.
- He's got one foot in the grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
- Tom has one foot in the grave.
Çin'de önce soyadımızı sonra adımızı koyarız.
- In China, we put our family name first, then our name.
Herhangi biri Tom'un soyadını biliyor mu?
- Does anyone know Tom's family name?
O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
- She looked on his decision as a grave mistake.
Başkanın ciddi sorumlulukları var.
- The president has grave responsibilities.
Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.
- Muslims bury their dead in graves.
Onlar onu mezarına gömdüler.
- They buried him in his grave.
Tom mahkum edilmişse aile adımız mahvolacak.
- Our family name will be ruined if Tom is convicted.
Aile adınızın yazılımı nasıl?
- What's the spelling of your family name?
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
- Dan was struck and gravely injured by a truck.
Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
- It's very important for Tom to visit his father's grave.
Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
- The international situation is becoming grave.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
- Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
- The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
This be the verse you grave for me / “Here he lies where he longs to be” — Stevenson, Requiem.
Lie full low, graved in the hollow ground. —Shakespeare.
O! may they graven in thy heart remain. —Prior.
He hath graven and digged up a pit. —Ps. VII 16 (Book of Prayer).
The thicker the cord or string, the more grave is the note or tone. —Moore (Encyc. of Music).
An illiterate fool sits in a mans seat; and the common people hold him learned, grave, and wise.