Onlar trene bindiler.
- They got into the train.
O, aceleyle arabasına bindi.
- He got into his car in a hurry.
Gelecekte gazetecilik işine girmek istiyorum.
- I'd like to get into journalism in the future.
Kötü alışkanlıklara girmek kolaydır.
- Bad habits are easy to get into.
İçeri girmek için nereden bir bilet alabilirsin?
- Where can you buy a ticket to get in?
İçeri girmek için ne kadar para ödemek zorundayız?
- How much do we have to pay to get in?
Tom başını belaya sokmak istemiyor.
- Tom doesn't want to get in trouble.
Tom başını belaya sokmak istemedi.
- Tom didn't want to get into trouble.
İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
- How did you get inside? Do you have a key?
Varır varmaz seninle temas kuracağım.
- I'll get in touch with you as soon as I arrive.
İçeriye girmek için başka bir yol bulmak zorundayız.
- We've got to find another way to get in.
They hacked his password and finally got in.
You'd better get in gear. We've got work to do!.
Do the early results say our candidate will get in?.
All of our students who applied to university got in.
You gained full marks in the exam. Get in!.