Hayatta bir şey elde etmek istiyorsanız, akıntıya karşı yüzmelisiniz.
- If you want to get something in life, you should go against the flow.
Şu anda, tüm istediğim yiyecek bir şey elde etmek.
- Right now, all I want to do is get something to eat.
Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
- What you said really got through to Tom.
Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
- Bill got up so early that he caught the first train.
O, telefona cevap vermek için kalktı.
- She got up to answer the phone.
Bir şey yapmaya gitmeliyim.
- I've got to go do something.
Şey, ben şimdi gitmeliyim.
- Well, I've got to go now.
O giyindi ve dışarı çıktı.
- He got dressed and went outside.
Tom yataktan çıktı ve giyindi.
- Tom got out of bed and got dressed.
Onlar trene bindiler.
- They got into the train.
Tom Mary'nin arabasına bindi.
- Tom got into Mary's car.
Tom yatağa girdi ve ışığı kapattı.
- Tom got into bed and turned off the light.
Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
Tom onu yanlış anladı, değil mi?
- Tom got it wrong, didn't he?
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Tom yanlış otobüse bindi.
- Tom got on the wrong bus.
Tom 2.30 trenine bindi.
- Tom got on the 2:30 train.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.
- Tom got out of prison after 30 years.
Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu.
- When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it.
Tom eski kitaplarından kurtuldu.
- Tom got rid of his old books.
Bütün kitaplardan kurtuldum.
- I got rid of all the books.
Eski buzdolabımdan kurtuldum.
- I got rid of my old fridge.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get her back?
Tom'u geri getirmek için her şeyi yapacağım.
- I'll do anything to get Tom back.
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to get out of town for a while.
Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.
- Mary, come down. It is harmful to get angry.
Kızmak için neden yok.
- That's no reason to get angry.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in getting away.
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.
Diğerlerini bize yardım ettirmek zorunda kalacağım.
- I'm going to have to get the others to help us.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
Tom yapmak istediği şeyi yapmak için alır.
- Tom gets to do anything he wants to do.
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
Bill ve John konuşmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to talk.
Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to chat.
Tom'u okula götürmek zorunda kaldım.
- I had to get Tom to school.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
- I'm getting used to eating alone.
Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much, you will get fat.
Oraya ulaşmak için uzun bir yol yürümek zorundasın.
- You have to walk a long way to get there.
JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
- How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Seni buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get you out of here.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is hard to get along with.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is difficult to get along with.
Geçimimi sağlamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabileceğime eminim.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
- We have got to get him to take that project seriously.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Şikayet ettiğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting sick of hearing you complain.
Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing you say that.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Başını derde sokmak istemiyorum.
- I don't want to get you into trouble.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Ben arabaya binmekten usanıyorum.
- I'm getting sick of the ride.
Otobüse binmek için acele etti.
- He hurried in order to get the bus.
Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to get by.
Sorularınız varsa, benimle temasa geçmekten çekinmeyin!
- If you have questions, don't hesitate to get in touch with me!
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Katılmaktan hoşlanmıyoruz.
- We don't like to get involved.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Kötü bir alışkanlıktan kurtulmak kolay değildir.
- It's not easy to get rid of a bad habit.
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
Oraya varmak ne kadar sürer?
- How long will it take to get there?
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
İşi yaptırmak için hepimiz dışarı çıktık.
- We went all out to get the job done.
Tom'un işi yaptırmak için kesinlikle yeterli zamanı var.
- Tom definitely had enough time to get the job done.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.
- I want to get that classic car no matter how expensive it is.
How many children have you got?.
He got a lot of nerve.
We got to ride to clean up the streets / For our wives and our daughters!.
I can't go out tonight, I've got to study for my exams.
We got the last bus home.
He's a little odd. He got drunk and cleaned my whole house. He even organized my DVD collection.
A: 'You're not painting the house again are you?' B: 'Got it in one!'.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
Batman and Robin are the only heroes in Gotham.
- Batman ve Robin, Gotham'daki tek kahramanlardır.
The church is built in Gothic style.
- Kilise, Gothic tarzında inşâ edilmiş.
... you've got fewer workers supporting more retirees. ...
... So I've got to figure out my ...