Şu anda, tüm istediğim yiyecek bir şey elde etmek.
- Right now, all I want to do is get something to eat.
Hayatta bir şey elde etmek istiyorsanız, akıntıya karşı yüzmelisiniz.
- If you want to get something in life, you should go against the flow.
Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
- What you said really got through to Tom.
Genellikle saat altıda kalkarım, fakat dün sabah sekizde kalktım.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
Altı kalktım, ve yedide evden ayrıldım.
- Got up at six, and left home at seven.
Şey, ben şimdi gitmeliyim.
- Well, I've got to go now.
Yarın kiliseye gitmeliyim.
- I've got to go to church tomorrow.
O giyindi ve dışarı çıktı.
- He got dressed and went outside.
Tom, Mary giyinirken alt katta bekledi.
- Tom waited downstairs as Mary got dressed.
Onlar trene bindiler.
- They got into the train.
Onlar tekneye bindiler.
- They got into the boat.
Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
- He got into this school in September last year.
Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
- Would you mind telling me how you got into my office?
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Tom onun hepsini yanlış anladı.
- Tom got it all wrong.
Tom yanlış otobüse bindi.
- Tom got on the wrong bus.
Ben yanlış trene bindim.
- I got on the wrong train.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Tom eski kitaplarından kurtuldu.
- Tom got rid of his old books.
Tom eski arabasından kurtuldu.
- Tom got rid of his old car.
Eski buzdolabımdan kurtuldum.
- I got rid of my old fridge.
Mücevherlerimden kurtuldum.
- I got rid of my jewels.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get her back?
O her sabah altıda kalkmayı kural haline getirmektedir.
- She makes it a rule to get up at six every morning.
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to get out of town for a while.
Kızmak için neden yok.
- That's no reason to get angry.
Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.
- Mary, come down. It is harmful to get angry.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
- I just had to get away.
Tom saçını tıraş ettirmek için, hastanenin yakınındaki berbere gitti.
- Tom went to the barbershop near the hospital to get his hair cut.
Arabayı tamir ettirmek 300 dolara maloldu.
- It cost $300 to get the car fixed.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
Tom'un işleri hatasız yapmak için tek şansı vardı.
- Tom had only one chance to get things right.
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
Tom buraya erken gelmek isteyen kişidir.
- Tom is the one who wanted to get here early.
Bill ve John konuşmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to talk.
Tom'u okula götürmek zorunda kaldım.
- I had to get Tom to school.
Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.
- Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
- You will soon get used to eating Japanese food.
Helen yeterince yemek yemiyor ve zayıflıyor.
- Helen does not eat enough and she is getting thin.
JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
- How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of there.
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
- It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
Kendisiyle geçinmek çok zordur.
- He is rather hard to get along with.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Tom'un Mary hakkında konuşmasını duymaktan bıktım.
- I get tired of hearing Tom talking about Mary.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Başını derde sokmak istemiyorum.
- I don't want to get you into trouble.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Bu şehirde bir taksiye binmek çok zor.
- It's very hard getting a taxi in this city.
Ben arabaya binmekten usanıyorum.
- I'm getting sick of the ride.
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to get in touch with you?
Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to get by.
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Katılmaktan hoşlanmıyoruz.
- We don't like to get involved.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
- Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.
- You'd better hurry up if you want to get home before dark.
Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
- I want to reach the hotel before it gets dark.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Tom ödevini zamanında yaptırmak için bile uğraşmadı.
- Tom didn't even try to get his homework done on time.
Tom işleri çabucak yaptırmak istedi.
- Tom wanted to get things done quickly.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
How many children have you got?.
He got a lot of nerve.
We got to ride to clean up the streets / For our wives and our daughters!.
I can't go out tonight, I've got to study for my exams.
We got the last bus home.
He's a little odd. He got drunk and cleaned my whole house. He even organized my DVD collection.
A: 'You're not painting the house again are you?' B: 'Got it in one!'.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
Gothic novels reappeared at the end of the century.
- Gotik romanlar yüzyılın sonunda yeniden ortaya çıktı.
It is a typical Gothic church.
- O, tipik bir Gotik Kilisesidir.
... And we've got a great panel here. ...
... But I actually just got so busy that it was really ...