Mutluluktan yüzü parlıyordu.
- His face was enlightened by happiness.
Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
- The accident deprived them of their happiness.
Zavallı adam oğlunun saadetini görecek kadar yaşamadı.
- The poor man didn't live long enough to see his son's happiness.
Hasret kaldığım saadeti aramak hakkım değil miydi?
- Didn't I have a right to seek the happiness I longed for?
Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.