Partideki herkes onun zarafetiyle büyülendi.
- Everybody at the party was charmed by her grace.
Yoko bizi şaşırtan bir zarafetle dans etti.
- Yoko danced with a grace that surprised us.
O yemeden önce lütuf dedi.
- He said grace before eating.
Zarafeti olmayan güzellik kokusu olmayan bir gül gibidir.
- Beauty without grace is like a rose without a scent.
Onun bile özür dileme zerafeti yok.
- He did not even have the grace to apologize.
Lola zerafetle dans etti.
- Lola danced with grace.