Ona inanmak sizin saflığınızdandır.
- Es ist naiv von Ihnen, das zu glauben.
Unuttuğuma inanamıyorum.
- Ich kann nicht glauben, dass ich es vergessen habe.
Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
- Do you accept credit cards?
Mezun olmak için yeterli kredim yok.
- I don't have enough credits to graduate.
Oğlan okulumuz için bir itibar.
- The boy is a credit to our school.
Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards.
Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
- Her tears gave more credence to the story.
Alacaklıları onun peşinde.
- His creditors are after him.