On the very day that I had come to this conclusion, I was standing at the Criterion Bar, when someone tapped me on the shoulder, and turning round I recognized young Stamford, who had been a dresser under me at Bart's.
Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.
- Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi.
Please look at the girl who wore the blue clothes.
- Lütfen mavi elbise giymiş şu kıza bak.
She has worn the same hat for a month.
- Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.
Sally has bought a new dress, but she hasn't worn it yet.
- Sally yeni bir elbise satın aldı fakat henüz giymedi.
Tom didn't have on his shoes.
- Tom ayakkabılarını giymemişti.
That's a pretty dress you have on.
- Giydiğin güzel bir elbisedir.
Tom put on his shoes.
- Tom ayakkabılarını giydi.
She took off her old shoes and put on the new ones.
- Eski ayakkabılarını çıkararak yenilerini giydi.
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
The shoes you are wearing look rather expensive.
- Giydiğin ayakkabılar oldukça pahalı görünüyorlar.