Определение girme в Турецкий язык Английский Язык словарь
- (Politika, Siyaset) adherence
- foray
- (Politika, Siyaset) access
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- entering
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
Entering a university is not the purpose of my life.
- Bir üniversiteye girme hayatımın amacı değil.
- recessed, indented, set in
- admission
- recess, indentation, recession
- entry
There were no signs of forced entry in the house.
- Evde zorla girme işaretleri yoktu.
- entrance
I have to take the entrance examination today.
- Bugün giriş sınavına girmek zorundayım.
It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
- intake
- hinge
- ingress
- entrance, participation, joining in
- trespass
How dare you trespass on my property!
- Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
- entering, entrance, going in/into or coming in/into
- penetratoin
- initiation
- incoming
- intrusion
Please forgive my intrusion, but this is something that you're going to want to hear.
- Lütfen izinsiz girmemi affedin ama bu duymak isteyeceğiniz bir şey.
- girmek
- go into
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.
Do you think it's safe to go into this cave?
- Sence bu mağaraya girmek güvenli mi?
- araya girme
- intervention
- girmek
- enter
It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
You need a passport to enter a foreign country.
- Yabancı bir ülkeye girmek için bir pasaporta ihtiyacın var.
- girme hakkı
- medical treatment
- girme hakkı
- (Hukuk) right of access
- girme imkânı olmak
- have access to
- girme süresi
- (Hukuk) qualifying period
- girme yetkisi olan
- ingressiveness
- giriş /girme
- (Hukuk) access
- gir
- come in
We didn't hear you come in.
- İçeri girdiğini duymadım.
She beckoned me to come in.
- O bana içeri girmem için işaret etti.
- girmek
- get in
I was about to get in the bath when I heard someone knocking on the door.
- Birinin kapıyı çaldığını duyduğumda banyoya girmek üzereydim.
The burglars forced the lock to get into the apartment.
- Hırsızlar daireye girmek için kilidi zorladılar.
- girmek
- come in
Would you like to come in for a drink?
- Bir içki için girmek ister miydiniz?
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- girmek
- enter into
The researchers use the portal to enter into a different part of the universe.
- Araştırmacılar evrenin farklı bir bölümüne girmek için kapı kullanırlar.
- günaha girme
- temptation
- girmek
- {f} go
- bilgi girme
- (Bilgisayar) data input
- birbirine girme
- fall out with
- devreye girme
- cut-in
- devreye girme
- engaged
- devreye girme
- (Askeri) activation
- devreye girme
- (Ticaret) initiation
- gir
- (Bilgisayar) sign in
- gir
- (Bilgisayar) retype
- girmek
- happen in
- girmek
- penetrate
- girmek
- get into
- girmek
- start
- girmek
- insert
- girmek
- (Politika, Siyaset) adhere
- girmek
- run into
- girmek
- participate in
- girmek
- fit
- girmek
- queue
- girmek
- break into
- girmek
- cost too much
- girmek
- join
- girmek
- put
- girmek
- come
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
Do you want to come in?
- İçeri girmek ister misin?
- hatta girme
- (Askeri) wiretapping
- zorla girme
- breaking-in
- girmek
- walk into
- bahse girme
- wager
- gir
- incur
- gir
- got into
He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
- gir
- get into
Tom studied hard so he could get into college.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.
Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
- gir
- fallen under
- gir
- {f} enter
For our children to be safe, please do not enter adult sites.
- Çocuklarımızın güvenliği için, lütfen yetişkin sitelerine girmeyin.
This ticket allows two people to enter.
- Bu bilet iki kişinin girmesine olanak tanır.
- gir
- gone into
- gir
- fell under
- gir
- fall under
- gir
- go into
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.
I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.
- gir
- went into
- girmek
- infiltrate
- devreye girme
- engagement
- girmek
- step in
- girmek
- walk in
- girmek
- go in
Do you think it's safe to go into this cave?
- Sence bu mağaraya girmek güvenli mi?
I always wanted to go into show business.
- Her zaman gösteri işine girmek istedim.
- girmek
- key in
- havalara girme
- assumption
- işe girme
- Entering the work
- tatile girme
- prorogation
- araya girme
- interposition
- atmosfere geri girme
- return of a missile or a spacecraft into the atmosphere of the earth
- atmosfere geri girme
- re-entry
- bahse girme
- betting
Betting on human stupidity is always a good bet.
- İnsan aptallığı üzerine bahse girme her zaman iyi bir bahistir.
- bilgi girme
- data entry
- birbirine girme
- snarl up
- birbirinin içine girme
- interweaving
- devreye girme noktası
- cut-in point
- devreye girme zamanı
- running-up time
- ekonomik darboğaza girme
- downturn
- ekonomik darboğaza girme
- downswing
- fatura girme
- (Ticaret) writing the invoice details
- geç girme
- postentry
- girmek
- slide into
- girmek
- strike in
- girmek
- incur
- girmek
- pull
- girmek
- to enter into, participate in, join in; to join
- girmek
- enter on
- girmek
- enter upon
- girmek
- come into
- girmek
- gain admission
- girmek
- to begin
- girmek
- (for armed forces) to enter, invade, penetrate
- girmek
- to become (a certain age)
- girmek
- step
- girmek
- (for a contagion) to spread among, attack
- girmek
- to stop by, drop in for a minute
- girmek
- to go into (a matter) deeply
- girmek
- to enter; to come in(to), to go in(to); to break into; to fit; to join, to participate in; to go into (details); to enter upon, to begin; to start; to reach (the age of ...); to cost too much; to penetrate; to teac
- girmek
- keyboard
- girmek
- to be enrolled, enroll (in/at); to be admitted to; to be enlisted in, enlist in, join (the armed forces). girecek delik aramak to look for a hole to crawl into or hide in. girip çıkmak
- girmek
- be enroled
- girmek
- to frequent, visit (a place) often
- girmek
- type into
- girmek
- slip into
- girmek
- (for pain) to come to; (for an ache) to appear in
- girmek
- sail in
- girmek
- to become, turn, be transformed into
- girmek
- to enter, go in, go into
- girmek
- to fit into, go into; to fit, fit onto
- girmek
- (for a period, season, etc.) to come, begin
- girmek
- to go into, enter into (a subject)
- girmek
- (koma vb.) sink into
- girmek
- to enter, come in, come into
- girmek
- /birbirine/ to go at each other, go for each other
- girmek
- to enter into, go into the making of
- girmek
- be enrolled
- girmek
- sink
Tom wanted to sink through the floor.
- Tom yerin dibine girmek istedi.
Tom wished to sink into the ground for shame.
- Tom, utancından yerin dibine girmek istedi.
- girmek
- draw into
- hayvanlarla cinsel ilişkiye girme
- bestiality
- hile ile askere girme
- (Askeri) fraudulent enlistment
- ilişkiye girme
- snatch
- ilk defa savaşa girme
- baptism of fire
- izinsiz girme
- trespassing
- izinsiz girme
- intrusion
Please forgive my intrusion, but this is something that you're going to want to hear.
- Lütfen izinsiz girmemi affedin ama bu duymak isteyeceğiniz bir şey.
- izinsiz girme
- trespass
How dare you trespass on my property!
- Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
- içe girme
- penetration
- karpuz kabuğunu görmeden denize girme
- (Atasözü) Don't do a thing until the time is ripe for it
- kist içine girme
- encysting
- kist içine girme
- encystation
- komut girme
- switch insertion
- kısmi girme
- (Askeri) partial penetration
- limana girme
- v. N
- sınırlı girme
- (Askeri) partial penetration
- sıraya girme
- line up
- tehlikeli girme
- (Askeri) critical penetration
- tekrar sınava girme
- resit
- veri girme
- switch insertion
- yeniden girme
- reentry
- yeniden girme
- re-entry
- yürürlüğe girme
- (Hukuk) entry into force, enforcement (of a code)
- zorla girme
- break-in
- zorla girme
- intrusion
- zorla girme
- irruption
- zorla girme
- breaking in
- zorla girme
- breaking