May I come in? Yes, certainly.
- İçeri girebilir miyim? Evet, kesinlikle.
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
I can't believe that you actually got into Harvard.
- Harvard'a gerçekten girdiğine inanamıyorum.
Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
Tom studied hard so he could get into college.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
The system will go into operation in a short time.
- Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek.
I saw Jane go into her classroom with a smile.
- Jane'nin tebessümle sınıfana girdiğini gördüm.