I brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
My uncle brought a new TV set for us.
- Dayım bizim için yeni bir TV seti getirdi.
Bring me the magazines.
- Bana dergileri getir.
Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
- S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
Sami was brought into the police station.
- Sami karakola getirildi.
Fadil was brought into the police station and questioned.
- Fadıl polis karakoluna getirildi ve sorgulandı.
I could kick myself for not bringing a map.
- Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.