Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
- It takes about 15 minutes to get to my office.
Vienna'ya yürüyerek varmak ne kadar sürer?
- How long does it take to get to Vienna on foot?
Çalışmaya başlamak zorundayım.
- I have to get to work.
İşe başlamak istiyorum.
- I want to get to work.
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- It was hard for them to get to the island.
Onlar Avrupa'ya ulaşmak için umutsuzdu.
- They were desperate to get to Europe.
Şu anda, tüm istediğim yiyecek bir şey elde etmek.
- Right now, all I want to do is get something to eat.
Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.
- To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
Seni daha iyi tanımak istiyorum.
- I would like to get to know you better.
Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
- Tom wanted to get to know Mary better.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get him back?
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get her back?
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.
- In the early afternoon, Tom decided that he just had to get out of the house.
Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
- The lion struggled to get out of his cage.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Kızmak için neden yok.
- That's no reason to get angry.
O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
- She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in getting away.
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.
Arabayı tamir ettirmek 300 dolara maloldu.
- It cost $300 to get the car fixed.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
İstifa etmek zorundaydım çünkü yeni patronla anlaşamadım.
- I had to resign because I just didn't get along with the new boss.
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.
- Most people have great disinclinations to get out of bed early, even if they have to.
Tom yapmak istediği şeyi yapmak için alır.
- Tom gets to do anything he wants to do.
Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to chat.
Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze.
Tom'u okula götürmek zorunda kaldım.
- I had to get Tom to school.
Tom'u eve geri götürmek zorundayız.
- We've got to get Tom back home.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Helen yeterince yemek yemiyor ve zayıflıyor.
- Helen does not eat enough and she is getting thin.
Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
- You will soon get used to eating Japanese food.
JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
- How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Seni buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get you out of here.
Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.
- Tom opened the trunk to get the spare tire.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is hard to get along with.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is difficult to get along with.
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
- We have got to get him to take that project seriously.
Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Şikayet ettiğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting sick of hearing you complain.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Tom başını belaya sokmak istemiyor.
- Tom doesn't want to get into trouble.
Tom'un başını belaya sokmakla ilgili uzun bir geçmişi var.
- Tom has a long history of getting into trouble.
Ben arabaya binmekten usanıyorum.
- I'm getting sick of the ride.
Otobüse binmek için acele etti.
- He hurried in order to get the bus.
Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to get by.
Sorularınız varsa, benimle temasa geçmekten çekinmeyin!
- If you have questions, don't hesitate to get in touch with me!
Katılmaktan hoşlanmıyoruz.
- We don't like to get involved.
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Kötü bir alışkanlıktan kurtulmak kolay değildir.
- It's not easy to get rid of a bad habit.
Ondan kurtulmak istiyorum.
- I want to get rid of it.
Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
- It takes about 15 minutes to get to my office.
Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
- I want to reach the hotel before it gets dark.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
- Tom had to get a cholera shot.
Tom'un işi yaptırmak için kesinlikle yeterli zamanı var.
- Tom definitely had enough time to get the job done.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.
- I want to get that classic car no matter how expensive it is.
Tom'un canı sarhoş olmak istedi.
- Tom felt like getting drunk.
Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
- Her only purpose in life was to get rich.
Tom ne olduğuna daha iyi bakmak için pencereye gitti.
- Tom went to the window to get a better look at what was happening.
Bir papağana bakmakı için ihtiyacımız olan şeyi alalım.
- Let's get what we need to keep a parrot.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Neredeyse öğrenmek isteyebileceğin her dilde yerli konuşurlar tarafından hazırlanmış ses dosyalarını bulmak kolaylaşıyor.
- It's getting easier to find audio files by native speakers for almost any language you might want to study.
Çok para kazanmak istedim.
- I wanted to get a lot of money.
Para kazanmak için çalışıyoruz.
- We work to get money.
Ben erken kalkma alışkanlığı edinmek zorundayım.
- I have to form the habit of getting up early.
Gerçek bir iş edinmek istiyorum.
- I want to get a real job.
Dün gece hava uyuyamayacağım kadar çok nemliydi.
- It was too muggy for me to get to sleep last night.
Tom dün gece uyuyamadı.
- Tom couldn't get to sleep last night.
Hemen başlamak istiyorum.
- I'd like to get started right away.
Erken başlamak istiyorum.
- I'd like to get an early start.
Bizi öldürmek mi istiyorsun?
- You want to get us killed?
O acıkmaya başladı, bu nedenle bir balık öldürmek için ırmağa küçük bir taş attı.
- He started to get hungry, so he threw a small stone in the river to kill a fish.
He's refusing to testify. I think the Mob got to him.
This job's really getting to me. I don't know how much longer I'll last.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
I'm not into that one-night thing. I think a person should get to know someone and even be in love with them before you use them and degrade them - Steve Martin -.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
The university is located a few blocks from the edge of the ghetto.
- Üniversite gettonun birkaç blok ötesindedir.
The ghetto in this town is dangerous at night.
- Bu kasabadaki getto geceleyin tehlikelidir.
... I mean do we get to Mars? ...
... Unfortunately I don't get to program that much. ...