germe

listen to the pronunciation of germe
Турецкий язык - Английский Язык
(Denizbilim) daliane
staying
stress
tauting
tensioning
(Tıp) distention
tensile
tautening
stretching
stretching, strain, stress, tension
stretching out, extending (a limb, muscle, etc.)
strain

I want to strain your nerves. - Ben sinirlerini germek istiyorum.

lifting
stretching, straining, tightening
tension
elongation
spreading
drop bar
(Tıp) extension
{i} straining
distension
stretch

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

During the intermission I got up to stretch my legs. - Molada bacaklarımı germek için kalktım.

distend
germek
stretch

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

During the intermission I got up to stretch my legs. - Molada bacaklarımı germek için kalktım.

germe aparatı
expander
germe cıvatası
(İnşaat) stay bolt
germe deneyi
tensile test
germe işlemi
take-up
germe makinesi
stenter
germe makinesi
(Teknik,Tekstil) tenter
germe-kurutma makinesi
(Tekstil) tenter
germe-kurutma makinesi
(Tekstil) stenter
germe halatı
guy
germe kablosu
guy
germe aracı
(Tekstil) clamping device
germe ağırlığı
tension weight
germe bandı
tensioning band
germe bağlantı parçası
(Otomotiv) tensioning bracket
germe braketi
(Otomotiv) tensioning bracket
germe civatası
tensile bolt
germe civatası
threaded bolt
germe donanımı
turnbuckle
germe donanımı
tensioning gear
germe donanımı
turn buckle
germe düzeni
trussing
germe egzersizi
(Tıp) stretching exercises
germe gerinimleri
stretcher strains
germe haddesi
tension roll
germe halatı
guy rope
germe halkası
tensioning eyelet
germe kaması
tightening key
germe kancası
tensioning hook
germe kasnağı
(Otomotiv) tensioning pulley
germe kasnağı
tightening pulley
germe kasnağı
take-up pulley
germe kolu
tensioning lever
germe kolu
tensioning rod
germe kolu
tensioning arm
germe krikosu
tensioning jack
germe kuvveti
axial tension
germe makarası
expanding roller
germe makinesi
stenter frame
germe makinesi kancası
(Teknik,Tekstil) tenter hook
germe manşonu
take-up sleeve
germe mesnedi
(Askeri) anchor block
germe plakası
tensioning plate
germe sistemi
tense system
germe somunu
take-up nut
germe tertibatı
stretching device
germe tertibatı
wire stretcher
germe vidalı çekme çubuğu
adjustable actuating rod
germe vidası
tensioning screw
germe yayı
detent spring
germe yayı
(Otomotiv) tensioning spring
germe çubuğu
(Tekstil) brace rod
germe çubuğu
tension rod
germe ünitesi
strain unit
germe şeridi
tensile band
germe-kurutma makinesi
tenter, stenter ram
germek
strain

I want to strain your nerves. - Ben sinirlerini germek istiyorum.

ger
{f} strained

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

Their marriage has been strained lately because of financial problems. - Mali sıkıntılar nedeniyle evlilikleri son zamanlarda gerildi.

germek
{f} string
germek
{f} rack
germek
stress
germek
cock
germek
tense up
germek
flex
germek
clamp
germek
extend
germek
distant
germek
(Teknik,Tekstil) tenter
germek
stenter
germek
stretch out
ger
stretch out
ger
{f} stretch

I can't stretch my right arm. - Sağ kolumu geremiyorum.

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

ger
{f} tense

Tom's meeting with his boss was very tense. - Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.

In the most thrilling moment, everyone looked very tense. - En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.

ger
{f} straining
ger
{f} tensed

Relax. You're all tensed up. - Rahatlayın. Hepiniz gerginsiniz.

ger
{f} strain

Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother. - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.

Tom has been under a lot of strain recently. - Tom son zamanlarda çok fazla gergin.

ger
{f} stretched

Dad stretched after dinner. - Babam akşam yemeğinden sonra gerindi.

He stretched and took a deep breath. - Gerindi ve derin bir nefes aldı.

ger
tense up
germek
tense
acılara göğüs germe
stoicism
esneme-plastik germe
(Gıda) elastic plastic stretching
esneme-plastik germe
elastic-plastic stretching
ger
recover

Though the doctor did his best, the patient's recovery was slow. - Doktor elinden geleni yapmasına rağmen hastanın iyileşmesi yavaş gerçekleşti.

He soon recovered his composure. - Kısa sürede soğukkanlılığını geri kazandı.

germek
to tense, to extend
germek
tighten
germek
tauten
germek
stay
germek
lift
germek
distend
germek
span
germek
to strain, make (nerves, relations, etc.) tense
germek
to stretch, strain, tighten, draw (something) taut
germek
to stretch (something) over; to spread out
germek
hang on
germek
bag
germek
to stretch out, extend (a limb, muscle, etc.)
germek
tighten up
germek
draw
germek
sprawl out
germek
(Tekstil) strecth
iplik germe
(Tekstil) thread nipper spring
kumaş germe donanımı
spreading machine
zincir germe dişlisi
(Otomotiv) chain tensioner sprocket
zincir germe dişlisi
take-up sprocket
çarmıha germe
crucifixion
üst germe
ledger
Английский Язык - Английский Язык

Определение germe в Английский Язык Английский Язык словарь

ger
v do [ON gera]
ger
in the Torah, the term applied to the resident non-Israelite who could no longer count on the protection of his erstwhile tribe or society (language=Ivrit) ["A Modern Commentary," Rabbi Gunther Plaut]
ger
form of a verb which acts as a noun (Grammar)
ger
Traditional housing of the Mongolians A round, felt tent Especially in the countryside this is the most comen housing
ger
German
ger
gerund
Турецкий язык - Турецкий язык
Bir yeri bölmek, sınırı belli etmek için yapılan tahta perde
Birbirine yaklaşık bükülü vücut bölümlerini, gerici kasların çalışmasıyla birbirinden iyice uzaklaştırma, bükme karşıtı
Germek işi
GER
(Osmanlı Dönemi) f. Türkçedeki "eğer" kelimesinin kısaltılmış şekli. Eğer, şayet mânasındadır
Germek
uzatmak
Germek
çekmek
ger
Tek tük ağaç bulunan kayalık
ger
Uyuz hastalığı
ger
Vahşi hayvan yavrusu
ger
Dişi ördek
ger
Boza yakın bir renk
ger
(Osmanlı Dönemi) eğer
ger
Kumaş üzerine sinmiş kalıcı meyve sütü, leke
ger
Dokumacılıkta açık sarı renkli iplik
germek
Kol, bacak, uzatmak
germek
Gergin duruma getirmek, gerginlik yaratmak, sinirlendirmek
germek
Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek: "Yayı daha germe / Kıracaksın."- B. Necatigil
germek
Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek
germek
Gergin bir şeyle örtmek
Английский Язык - Турецкий язык

Определение germe в Английский Язык Турецкий язык словарь

ger
İskeleti tahtadan ve kalın maddelerden oluşan,kolayca inşa edilebilen ve atla bile taşınabilen at şeklinde çadır ev

Mongolian nomads live in gers.

germe
Избранное