I want to strain your nerves.
- Ben sinirlerini germek istiyorum.
Their marriage has been strained lately because of financial problems.
- Mali sıkıntılar nedeniyle evlilikleri son zamanlarda gerildi.
The atmosphere became strained when he came.
- O geldiğinde ortam gerginleşti.
I got out of bed and had a good stretch.
- Ben yataktan kalktım ve iyi bir gerindim.
I can't stretch my right arm.
- Sağ kolumu geremiyorum.
What Jane said made the atmosphere less tense.
- Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.
Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
- Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
Relax. You're all tensed up.
- Rahatlayın. Hepiniz gerginsiniz.
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
The atmosphere became strained when he came.
- O geldiğinde ortam gerginleşti.
My father stretched after dinner.
- Babam akşam yemeğinden sonra gerildi.
The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window.
- Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
- Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
He has completely recovered and can go back to work.
- Tom tamamen iyileşti ve işe geri gidebilir.
Though the doctor did his best, the patient's recovery was slow.
- Doktor elinden geleni yapmasına rağmen hastanın iyileşmesi yavaş gerçekleşti.
Mongolian nomads live in gers.