Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
I will find a way to repay you.
- Sana geri ödemek için bir yol bulacağım.
I want to return home, as I prefer to study and to succeed in life.
- Okumayı ve hayatta başarılı olmayı tercih ettiğim için eve geri dönmek istiyorum.
You've got a minute to go and return.
- Gidip geri dönmek için bir dakikan var.
I had to decline the invitation because I was ill.
- Hasta olduğum için daveti geri çevirmek zorunda kaldım.
Tom had to politely decline.
- Tom kibarca geri çevirmek zorunda kaldı.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
The army had to retreat.
- Ordu geri çekilmek zorunda kaldı.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
- Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
Dick promised to come back by three o'clock.
- Dick, saat üçe kadar geri gelmek için söz verdi.
He gave me a promise to come back soon.
- O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
It's unlikely that Tom will ever return home.
- Tom'un eve geri dönmesi olası değil.
Dave never returned to school again.
- Dave asla tekrar okula geri dönmedi.
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
Chile is waiting for your return!
- Şili senin geri dönüşünü bekliyor!
The symptoms haven't returned.
- Semptomlar geri gelmedi.
The more food you eat, the less we have to bring back. So eat as much as you want!
- Ne kadar çok yemek yersen o kadar az geri getirmek zorunda kalırız. Bu yüzden istediğin kadar çok ye!
I know you have to go back to Boston.
- Boston'a geri gitmek zorunda olduğunu biliyorum.
Tom really misses America and he wants to go back.
- Tom Amerika'yı gerçekten özlüyor ve geri gitmek istiyor.
You look like an imbecile.
- Bir geri zekalı gibi görünüyorsun.
My brother is a moron.
- Erkek kardeşim bir geri zekalı.
I am a jerk and a moron who does not deserve fortune.
- Ben serveti hak etmeyen bir salak ve bir geri zekalıyım.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Do you think I'm too old to go back to school?
- Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Do you think I'm too old to go back to school?
- Benim okula geri dönmek için çok fazla yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?
The returning soldiers were commended for their bravery in battle.
- Geri dönen askerler savaştaki cesaretleri nedeniyle övüldüler.
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
Tom didn't want to go back to where he was born.
- Tom doğduğu yere geri dönmek istemiyordu.
If you don't want to come back, I'll understand.
- Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
You may go out only if you come back soon.
- Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son kez aradığımda, bana İtalya'ya geri dönmek istediğini söyledi.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
He has made a turnaround of a hundred and eighty degrees.
- O, yüz seksen derecelik bir geri dönüş yaptı.
I was very glad to get back.
- Geri gelmekten çok memnundum.
I want to come back to Boston.
- Boston'a geri gelmek istiyorum.
Can you just tell me now, so I don't have to come back tomorrow?
- Sadece bana şimdi söyleyebilir misin, böylece yarın geri gelmek zorunda kalmam.
Peace-keeping troops moved in to restore calm after the battle.
- Barış birlikleri sakinliği geri getirmek için taşındı.
I think we need to go back to Boston.
- Bence Boston'a geri gitmeliyiz.
I won't go back there.
- Oraya geri gitmeyeceğim.
Do you want the rest of my sandwich?
- Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
Tom wanted to spend the rest of his life with Mary.
- Tom, hayatının geri kalanını Mary ile geçirmek istedi.
I can't keep this watch. I have to give it back to Tom.
- Ben bu saati saklayamam. Ben onu Tom'a geri vermek zorundayım.
You had to give it back to Tom, didn't you?
- Onu Tom'a geri vermek zorundaydın, değil mi?
A tactical retreat is sometimes interpreted as cowardice.
- Bazen taktiksel bir geri çekilme, korkaklık olarak yorumlanır.
Jackson was not planning to retreat.
- Jackson geri çekilmeyi planlamıyordu.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
He left Japan never to come back.
- O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
I wish you'd consider coming back home.
- Keşke eve geri gelmeyi düşünsen.
I have no intention of ever coming back here again.
- Buraya tekrar geri gelmeye niyetim yok.