The project requires a great deal of money.
- Proje büyük miktarda para gerektiriyor.
Happiness has come and requires money.
- Mutluluk geldi ve para gerektiriyor.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
My clock needs to be fixed.
- Saatimin onarılması gerekiyor.
Tom is having trouble deciding whether or not he really needs to go.
- Tom gerçekten gitmesinin gerekip gerekmediğine karar vermekte sorun yaşıyor.
I wondered whether or not Tom had told Mary she needed to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyip söylemediğini merak ettim.
Raising a child demands patience.
- Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.
This problem demands immediate attention.
- Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.
If you don't want to go, you don't need to.
- Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.
You want answers to questions you shouldn't ask.
- Sormaman gereken sorulara cevaplar istiyorsun.
The existing law concerning car accidents requires amending.
- Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
That's nothing you need to concern yourself with.
- Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
- Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.
I think that you ought to apologize to her.
- Ben ondan özür dilemen gerektiğini düşünüyorum.
Please tell me the requirements for admission to the college.
- Koleje kabul için gerekli şeyleri anlatabilir misiniz.
Experience is requirement for this profession.
- Deneyim bu meslek için gereklidir.
You're required to help them.
- Ona yardım etmen gerek.
All passengers are required to show their tickets.
- Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
It is necessary that every member observe these rules.
- Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
Art is not a luxury, but a necessity.
- Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
In the United States the automobile is a necessity and not a luxury.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde otomobil bir lüks değil, bir gerekliliktir.
You'll get used to living alone in a pinch.
- Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.
This will come in handy in a pinch.
- Bu gerektiğinde işe yarayacak.
Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir.
- Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.