gerekirse

listen to the pronunciation of gerekirse
Турецкий язык - Английский Язык
if necessary

If necessary, I will come soon. - Gerekirse, yakında gelirim.

I will go with you if necessary. - Gerekirse seninle gideceğim.

if needed
if the need arises
in case of need
if needs be
should the need arise
if need be, if necessary
if required
if need be

If need be, I'll go with you. - Gerekirse seninle giderim.

at a push
need

I'll go myself if I need to. - Gitmem gerekirse kendim giderim.

If need be, I'll go with you. - Gerekirse seninle giderim.

in a pinch
at a pinch
should the occasion arise
gerek
need

My clock needs to be fixed. - Saatimin onarılması gerekiyor.

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

doğruyu söylemek gerekirse
as a matter of fact
dürüst olmak gerekirse
frankly speaking
dürüst olmak gerekirse
to be honest
dürüst olmak gerekirse
be honest
gerek
whether or

I wondered whether or not Tom had told Mary she didn't need to do that. - Tom'un Mary'ye bunu yapması gerekmediğini söyleyip söylemediğini merak ettim.

I wondered whether or not Tom had told Mary she needed to do that. - Tom'un Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyip söylemediğini merak ettim.

gerek
demand

He demanded that I should pay the money at once. - Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.

Raising a child demands patience. - Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.

gerek
want

Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston. - Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.

If you don't want to go, you don't need to. - Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.

gerek
concern

Should we be concerned? - Endişeli olmamız gerekiyor mu?

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

gerek
occasion
gerek
ought

You ought to have known that he was sick in bed. - Onun yatakta hasta olduğunu bilmen gerekirdi.

You ought to see a dentist. - Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.

gerek
requirement

Experience is requirement for this profession. - Deneyim bu meslek için gereklidir.

In my opinion, happiness has a few fundamental requirements. - Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.

gerek
involvement
gerek
required to

The Romans would never have had the chance to conquer the world if they had first been required to study Latin. - Romalılar ilk önce Latince çalışması gerekli olsaydı, asla dünyayı fethetme şansları olmazdı.

You're required to help them. - Ona yardım etmen gerek.

gerek
(Nükleer Bilimler) necessary

I find it necessary to be able to say what I feel. - Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

açıkça söylemek gerekirse
To put it clearly
doğruyu söylemek gerekirse
If the truth be told

If the truth be told, I can't say I ever really enjoyed going sightseeing anyway.

gerek
the need
açık konuşmak gerekirse
strictly speaking
gerek
necessity, need, requirement; necessary, needed; whether ... or
gerek
exigence
gerek
both ... and: Gerek annesi, gerek babası aynı yerdendirler. Both his mother and his father are from the same place
gerek
whether ... or: Gerek ben gideyim, gerek siz gidin, gerek o gitsin, farketmez. Whether it is I or you or he who goes, it does not make any difference
gerek
requisition
gerek
necessity

We understand the necessity of studying. - Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.

Art is not a luxury, but a necessity. - Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.

gerek
exigency
gerek
repeated, preceding nouns or phrases in parallel position
gerek
pinch

This will come in handy in a pinch. - Bu gerektiğinde işe yarayacak.

You'll get used to living alone in a pinch. - Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.

i seçmek gerekirse
as between
özetlemek gerekirse
to sum up, in short
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение gerekirse в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Gerek
(Hukuk) İKTİZA
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar
gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lazım: "Mecnunlara Leylâ gerek, bana seni gerek seni."- Yunus Emre
gerek
Güçlü ihtimal belirtir
gerek
İcap

Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir. - Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.

gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lâzım
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar: "Gerek baba, gerek de ana tarafından sofuluk göreneğine vâris olmadım."- Y. K. Beyatlı. İcap: "... millî güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi ... hâlinde belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilir."- Anayasa
gerek
Güçlü ihtimal belirtir: "Bunların bir bildikleri olsa gerek."- M. Ş. Esendal