gerçekten

listen to the pronunciation of gerçekten
Турецкий язык - Английский Язык
really

I really look forward to your visit in the near future. - Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

indeed

Indeed he is young, but he is well experienced for his age. - Gerçekten çok genç ama yaşına göre çok tecrübeli.

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

actually

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

truly

It is truly said that time is anger's medicine. - Zamanın öfkenin ilacı olduğu gerçekten söylenilmektedir.

The artistic beauty of the garden is truly amazing. - Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.

in fact

As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit. - Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.

There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows. - Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.

actual

Can computers actually translate literary works? - Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

Tom isn't very good at concealing the way he really feels. - Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

I honestly didn't know Tom would be here. - Tom'un burada olacağını gerçekten bilmiyordum.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
real

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

quite

This TV program is really quite interesting. - Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.

I am quite ready for payment. - Ben, gerçekten ödeme için hazırım.

in sooth
true

That could be true, but I don't really think so. - O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.

This isn't really true. - Bu gerçekten doğru değil.

genuinely

Tom was genuinely touched. - Tom'a gerçekten dokunuldu.

Tom is genuinely concerned. - Tom gerçekten endişeli.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
by my troth
yea

Tom has really changed a lot since last year. - Tom geçen yıldan beri gerçekten çok değişti.

I really appreciate the help you've given me over the years. - Yıllardır bana yaptığın yardımı gerçekten takdir ediyorum.

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
regularly
it's no joke
for real

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

yes indeed
in very deed
in point of fact
honest

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy! - Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!

That could literally ruin my life. - O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

earnest(1)
truth

She didn't try to evade the truth. - O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.

But we know nothing really; for truth lies deep down. - Biz gerçekten bir şey bilmiyoruz; gerçek derinde yatıyor.

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

gerçekten de
indeed

Life is indeed a good thing. - Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.

gerçekten yapılan
de facto
gerçekten mi
really

Really? You have a favorite writer you always read? - Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı?

I really appreciate what you've done. - Yaptığına gerçekten minnettarım.

gerçekten de
so indeed
gerçekten gerekli
must-have
gerçekten kaçış
escapism
gerçekten varolan
concrete
gerçekten yapmak
carry out
gerçekten!
(Argo) reckon!
gerçekten inanmak
firmly believe
gerçekten inanmak
really believe
gerçekten mi
honest
gerçekten var olan
concrete
gerçekten çok teşekkürler
thank you very much indeed
gerçekten öyle
quite so!
gerçekten öyle mi
is that so?
gerçekten mi
oh really
Турецкий язык - Турецкий язык
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki
gerçekten
Избранное