gerçekten

listen to the pronunciation of gerçekten
Турецкий язык - Английский Язык
really

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

indeed

Thanks indeed, handy this! - Gerçekten teşekkürler, bu çok kullanışlı.

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

actually

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Can computers actually translate literary works? - Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?

truly

It is truly said that time is anger's medicine. - Zamanın öfkenin ilacı olduğu gerçekten söylenilmektedir.

I can truly say that baby is ugly. - Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.

in fact

As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit. - Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.

There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows. - Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.

actual

Tom has actually never been to Boston. - Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

I honestly didn't know Tom would be here. - Tom'un burada olacağını gerçekten bilmiyordum.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
real

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

quite

This TV program is really quite interesting. - Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.

It is really quite a good story. - O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.

in sooth
true

This isn't really true. - Bu gerçekten doğru değil.

That could be true, but I don't really think so. - O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.

genuinely

Tom is genuinely concerned. - Tom gerçekten endişeli.

Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town. - Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
by my troth
yea

Did that accident really happen last year? - Kaza gerçekten geçen yıl mı oldu?

Tom has really changed a lot since last year. - Tom geçen yıldan beri gerçekten çok değişti.

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
regularly
it's no joke
for real

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

yes indeed
in very deed
in point of fact
honest

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

That could literally ruin my life. - O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy! - Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!

effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

earnest(1)
truth

To tell the truth, I don't really like him. - Doğruyu söylemek gerekirse, onu gerçekten sevmiyorum.

But we know nothing really; for truth lies deep down. - Biz gerçekten bir şey bilmiyoruz; gerçek derinde yatıyor.

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

gerçekten de
indeed

Life is indeed a good thing. - Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.

gerçekten yapılan
de facto
gerçekten mi
really

Really? I thought she'd be the last person to get married. - Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.

I really appreciate what you've done. - Yaptığına gerçekten minnettarım.

gerçekten de
so indeed
gerçekten gerekli
must-have
gerçekten kaçış
escapism
gerçekten varolan
concrete
gerçekten yapmak
carry out
gerçekten!
(Argo) reckon!
gerçekten inanmak
firmly believe
gerçekten inanmak
really believe
gerçekten mi
honest
gerçekten var olan
concrete
gerçekten çok teşekkürler
thank you very much indeed
gerçekten öyle
quite so!
gerçekten öyle mi
is that so?
gerçekten mi
oh really
Турецкий язык - Турецкий язык
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki
gerçekten
Избранное