Tom gerçekten endişeli.
- Tom is genuinely concerned.
Tom gerçekten şoka girmiş gibi görünüyordu.
- Tom seemed genuinely shocked.
Bu inciler hakikidir, yapay değil.
- These pearls are genuine, not artificial.
Sen hiç hakiki Macar tas kebabı yedin mi? Hayır ama gerçekten yemek istiyorum.
- Have you ever had genuine Hungarian goulash? No, but I'd really like to.
Onun gerçek bir Picasso olduğuna inanıyorum.
- I believe it is a genuine Picasso.
Tom gerçekten şaşırmıştı.
- Tom was genuinely surprised.
Ben samimi gülümsemeleri severim!
- I love the genuine smiles!
Windows'un bu kopyası orijinal değil.
- This copy of Windows is not genuine.
a genuine text; a genuine production; genuine materials.
... Romney, I genuinely believe, cares about education. But when he tells a student that, you know, ...
... and rank orders which they don't genuinely believe ...