Sana yeterince teşekkür edemiyoruz.
- Wir können dir gar nicht genug danken!
Bu ayakkabılar benim için yeterince büyük.
- Diese Schuhe sind mir groß genug.
Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- Es gab nicht genug Beweise, um ihn des Vergehens schuldig zu befinden.
Bu ayakkabılar benim için yeterince büyük.
- Diese Schuhe sind mir groß genug.
O şimdilik kâfi gelecektir.
- That will be enough for the time being.
On bin yen yeterli mi?
- Is ten thousand yen enough?
Twitter yeterince iyi değil.
- Twitter is not good enough.
On bin yen yeterli mi?
- Is ten thousand yen enough?
Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım.
- If I had enough money, I would buy that nice car.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Twitter yeterince iyi değil.
- Twitter is not good enough.
Onların yeteri kadar altını yoktu.
- They did not have enough gold.
Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
- This book is easy enough for me to read.
O, köpeğini her gün etle beslemek için yeterince zengin değildi.
- She wasn't wealthy enough to feed her dog meat every day.
Bu yiyecek yeterince besleyici değil.
- This food's not nourishing enough.
Burada yeterli miktara sahibiz.
- We've got enough here.
Markku ve Liisa kıt kanaat geçinecek kadar yeterli miktara sahipti.
- Markku and Liisa had just enough to keep the wolf from the door.
I don't speak French well enough!
- Ich spreche nicht gut genug Französisch!
Sarah was discerning enough to realize that her friends were trying to prank her.
- Sarah war scharfsinnig genug, um zu merken, dass ihre Freunde versuchten, ihr einen Streich zu spielen.