Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.
- Malezya'daki gençlik Kore ve Japonya'daki ünlülerden gerçekten hoşlanıyor.
Tom is in the prime of life.
- Tom hayatın gençlik döneminde.
I thought that as well, in my younger days.
- Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
The letter reminds me of my young days.
- Mektup bana gençlik günlerimi hatırlattı.
Is there a youth hostel here?
- Burada gençlik yurdu var mı?
We met them at the youth hostel.
- Biz onlarla gençlik yurdunda tanıştık.