Licorice root has rejuvenative effect.
Is she young? Yes, she is.
- O genç mi? Evet, genç.
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
Jolanta is a very beautiful teenager girl from Bronisław's university.
- Jolanta, Bronisław'ın üniversitesinden gelen, çok güzel bir genç kızdır.
How much time does the average teenager watch TV every day?
- Orta yaşta bir genç her gün ne kadar televizyon izler?
That young lady is a nurse.
- Şu genç bayan bir hemşiredir.
She is a very intelligent young lady.
- Çok zeki genç bir hanımdır.
My mother used to read me stories when I was a young kid.
- Ben genç bir çocukken annem bana hikayeler okurdu.
When I was young, the hippest thing a kid could own was a transistor radio.
- Ben gençken, bir çocuğun sahip olabileceği en modern şey, bir transistör radyoydu.
You're a little too young for me.
- Benim için biraz çok gençsin.
Tom is probably just a little younger than Mary.
- Tom Mary'den muhtemelen sadece biraz daha genç.
The younger generation looks at things differently.
- Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.
She's two years younger than him.
- O, ondan iki yaş daha gençtir.
You may have good reason to think that your youth is over.
- Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
When I hear that song I remember my youth.
- Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
The audience were mostly adolescents.
- Seyirciler genellikle gençti.
Junior, why don't we go into a group together?
- Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz?
He came across an outstanding young person.
- O seçkin genç bir kişiye rastladı.
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
A young man is singing before the door.
- Kapının önünde genç bir adam şarkı söylüyor.
That young man is very keen on cycling.
- Şu genç adam bisikletçiliğe çok düşkündür.
She always has such glowing youthful skin.
- Onun hep böyle parlayan genç bir cildi var.
Though he is old, he has a youthful spirit.
- Yaşlı olmasına rağmen genç bir ruhu var.
Tom became popular among teenagers as soon as he made his debut on the screen.
- Tom ilk kez sahneye çıkar çıkmaz gençler arasında popüler oldu.
They are extremely popular among teenagers.
- Gençler arasında müthiş derecede popülerler.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
A group of youths attacked the old man.
- Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.