Not knowing any better, I went ahead.
As soon as he arrives, I'll tell him.
- O gelir gelmez ona söylerim.
Give him this message as soon as he arrives.
- O gelir gelmez bu mesajı ona ver.
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
I came to Japan from China.
- Çin'den Japonya'ya geldim.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.