The accident happened previous to my arrival.
- Kaza ben gelmeden önce oldu.
With the arrival of winter, the leaves on the trees fall down.
- Kışın gelmesiyle birlikte ağaçlardaki yapraklar düşer.
My boss didn't excuse me for coming late to the meeting.
- Patronum toplantıya geç gelmeme göz yummadı.
Can't you keep your dog from coming into my garden?
- Köpeğinin benim bahçeme gelmesini engelleyemez misin?
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından gelebilir!
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
I'd love to know if my luggage is arriving soon.
- Ben bagajımın yakında gelip gelmeyeceğini bilmek istiyorum.
Tom should apologize to Mary for not arriving on time.
- Zamanında gelmediği için Tom Mary'ye özür dilemelidir.
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.