In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
No one can tell what'll happen in the future.
- Kimse gelecekte ne olacağını söyleyemez.
The day is sure to come when your dream will come true.
- Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.
The worst is still to come.
- Yine de en kötüsü gelecek.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
He is not running in the coming election.
- O, gelecek seçime katılmıyor.
He will be coming to see me this afternoon.
- O, bu öğleden sonra beni görmeye gelecek.
I want to learn Chinese next year.
- Gelecek sene Çince öğrenmek istiyorum.
Bill will return next week.
- Bill gelecek hafta geri gelecek.