She was playing the piano when the guests arrived.
- Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
We will start when he comes.
- O geldiğinde başlayacağız.
I came to Japan from China.
- Çin'den Japonya'ya geldim.
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından gelebilir!
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Please pardon me for coming late.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.