gebirge

listen to the pronunciation of gebirge
Немецкий Язык - Турецкий язык
s. gı'birgı sıradağlar
[das] sıradağ, dağ silsilesi¡
{gı'birgı} s sıradağlar
dağlarda
dağları
sıradağ
Английский Язык - Турецкий язык

Определение gebirge в Английский Язык Турецкий язык словарь

country
yurt

Hiç yurt dışına çıktın mı? - Have you ever been outside the country?

Tom yurtluğunda yaşıyor. - Tom lives on his country estate.

country
{i} memleket

O, memleketine ihanet etti. - He betrayed his country.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

country
{s} taşraya özgü; kırsal; kırsal bölgede bulunan
country
{i} köy

Köylü insanlar genelde yabancılardan korkar. - Country people are often afraid of strangers.

Savaş sırasında köyde yaşadılar. - They lived in the countryside during the war.

country
{s} taşraya ait
country
{i} diyar
country
taşraya özgü
country
il
country
kırsal bölgede bulunan
country
vatan

Bir pasaport sizi bir ülkenin bir vatandaşı olarak tanımlar ve yabancı ülkelere seyahat etmene imkan verir. - A passport identifies you as a citizen of a country and allows you to travel to foreign countries.

Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir. - It is an act of treason to sell military secrets to your country's enemies.

country
halk

Bu ülkenin hükümeti halkına zulmediyor. - The government of this country oppresses its people.

Bu ülkenin halkı her zamanki gibi politikadan bıkıp usanmış durumdadır. - The people of this country are sick and tired of politics as usual.

country
ulus

Uluslararası bir ticaret yasağı, o ülkenin ekonomisi için bardağı taşıran son damla olabilir. - An international trade ban could be the last straw for that country's economy.

O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı. - That country intervened in the internal affairs of our nation.

country
bölge

Azarbeycan Kafkas bölgesinde en büyük ülkedir. - Azerbaijan is the largest country in the Caucasus area.

Kırsal bölge güzeldir. - The countryside is beautiful.

country
kır

Her yaz kırsala giderim. - Every summer I go to the countryside.

Biz kırda sessiz bir gün geçirdik. - We spent a quiet day in the country.

country
temiz

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir. - The government has made efforts to make our country clean and green.

country
{i} ülke, memleket; yurt, vatan
country
(isim) ülke, memleket; taşra, köy, diyar; sayfiye; arazi, toprak
country
taze

Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum. - I feel completely refreshed after spending a week in the country.

country
(sıfat) taşraya ait, kırsal, taşra, köy