Определение geçmiş в Турецкий язык Английский Язык словарь
- history
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
- Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
Tom has a long history of getting into trouble.
- Tom'un başını belaya sokmakla ilgili uzun bir geçmişi var.
- past
You should try to forget your unhappy past.
- Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- background
It is very important to consider the cultural background of the family.
- Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man.
- Tom'un geçmişine bir göz attım ve o oldukça saygı duyulan bir adam gibi görünüyor.
- former
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
- previous
No previous experience is required.
- Geçmiş deneyim gerekli değil.
- forefathers, ancestors
- the dead, the deceased
- past, passed
- departed
- passe
Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
- Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
My grandparents were German, and the language has been passed down to me and my brother.
- Büyükbaba ve büyükannelerim Almandı ve dil bana ve erkek kardeşime geçmiş oldu.
- lang syne
- standing
- antecedents
- past its prime, passé (flower)
- bygone
No one can bring back a bygone era.
- Kimse geçmiş dönemi geri getiremez.
Let's let bygones be bygones.
- Bırak geçmişte kalsın.
- overripe, overmature (fruit)
- past, bygone; past, background; history
- past; bygone
- past, the past
- gone
Tom was only gone for fifteen minutes.
- Tom sadece on beş dakika kendinden geçmişti.
The only thing that matters is what you do today, yesterday is gone.
- Önemli olan bugün ne yaptığındır, dün geçmişte kalmıştır.
- belated
- yesterdays
- case history
- {i} departing
- yore
- passed
My grandparents were German, and the language has been passed down to me and my brother.
- Büyükbaba ve büyükannelerim Almandı ve dil bana ve erkek kardeşime geçmiş oldu.
I must've passed out.
- Kendimden geçmiş olmalıyım.
- (Bilgisayar) retro
- excelled
- foregone
- geared
- lost
- olden
- pluperfect
- preterite
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.
- perfect
- geçmiş olsun
- Get well soon
- geçmiş olsun
- I hope you'll get better soon
- geçmiş örnek
- precedent
- geçmiş olsun
- have a speedy recovery
- geçmiş olsun
- have a swift recovery
- geçmiş olsun
- glad you are feeling better
- geçmiş zaman
- Dilbilgisi - Past tense
- geçmiş zaman
- Old times
- geçmiş deneyimler
- background
- geçmiş dönem
- previous period
- geçmiş geçmişte kalsın
- let bygones be bygones
- geçmiş ile ilgili bilgiler
- case history
- geçmiş kredi kayıtları
- credit history
- geçmiş mutlu günler
- palmy days
- geçmiş nüsha
- back number
- geçmiş ola! Gone forever
- (said about a missed opportunity)
- geçmiş ola/olsun
- May you recover soon!/I'm sorry about your bad luck
- geçmiş olsuna gitmek
- to pay a visit to one who has experienced illness or anything unpleasant
- geçmiş tarih atmak
- antedate
- geçmiş tarihi de kapsatmak
- back date
- geçmiş tarihle yazmak
- predate
- geçmiş zaman
- preterite
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.
- geçmiş zaman
- eld
- geçmiş zaman
- past tense
- geçmiş zaman
- preterit
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.
- geçmiş zaman
- lang syne
- geçmiş zaman belirten
- preterit
- geçmiş zaman belirten
- preterite
- geçmiş zaman gram
- past tense
- geçmiş zaman ortacı gram
- past participle
- geçmiş zaman sıfat-fiili
- past participle
- geçmiş zaman yerine kullanılan geniş zaman
- historical present
- geçmiş zaman öneki
- (yunanca vb.) augment
- geçmiş zamanın hikâyesi
- pluperfect tense
- geçmiş zamanın hikâyesi
- pluperfect
- geçmiş öncesi gram
- past perfect, pluperfect: -mişti
- geniş zamanla geçmiş anlatımı
- historical present
- kendinden geçmiş
- ecstatic
I'm ecstatic about it.
- Ben onun hakkında kendinden geçmişim.
The little boy was ecstatic.
- Küçük çocuk kendinden geçmişti.
- geçmiş olsun
- i hope you will get better soon
- geçmiş olsun
- get well
- geçmiş olsun
- sorry to hear what happened
- Geçmiş olsun
- Feel better
- geçmiş zaman
- (Dilbilim) simple past tense
- kendinden geçmiş
- distraught
- tarihi geçmiş
- out of date
- tarihi geçmiş
- anachronistic
- yakın geçmiş
- (Dilbilim) present perfect
- öz geçmiş
- (Tıp) autobiography
- öz geçmiş
- (Ticaret) background
- öz geçmiş
- (Ticaret) resume
You have a very impressive resume.
- Çok etkileyici bir öz geçmişin var.
Please find enclosed my resumé.
- Lütfen ekli öz geçmişimi bul.
- geçmiş zaman
- past times
- geçmiş zaman
- former times
- geçmiş zaman
- past
In books lies the soul of the whole past time.
- Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor.
- 20 yıllık geçmiş
- 20 years of past
- iç içe geçmiş
- Entwined; entwined together
- tarihi geçmiş
- expired
- tarihi geçmiş
- expiration date passed
- yardımcı fiilinin geçmiş zamanı
- could can
- -di'li geçmiş zaman
- past tense containing the morpheme -di
- -miş'li geçmiş zaman
- {g} the inferential past tense: Gelmiş. I gather that he's come
- avurtu avurduna göçmüş/geçmiş
- having sunken cheeks
- belirli geçmiş zaman
- definite past tense
- belirsiz geçmiş
- (Dilbilim) past indefinite tense
- belirsiz geçmiş zaman
- reported past
- belirsiz geçmiş zaman
- reported past tense
- belirsiz geçmiş zaman
- (Dilbilim) past indefinite
- birbirine geçmiş
- locked
- birbirine geçmiş
- lap straked
- birbirine geçmiş
- lap strake
- birbirine geçmiş
- lap streaked
- birbirine geçmiş
- raddled
- birbirine geçmiş
- intertangled
- birbirine geçmiş
- interlocked
- birbirine geçmiş
- lap streak
- bu kart tarihi geçmiş
- This card is expired
- cinsel geçmiş
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual history
- dili geçmiş zamanın hikâyesi
- past perfect
- felekin çemberinden geçmiş
- (someone) who has been through the mill, who has had his ups and downs in life
- geçmiş zaman
- pluperfect
- geçmiş zaman
- langsyne
- geçmiş zaman
- foretime
- günü geçmiş
- overdue
- günü geçmiş
- out of date
- günü geçmiş nüsha
- back issue
- karını karnına geçmiş
- painfully thin person
- kayda geçmiş
- filed
- kendinden geçmiş
- gone
Tom was only gone for fifteen minutes.
- Tom sadece on beş dakika kendinden geçmişti.
- kendinden geçmiş
- rapt
- kendinden geçmiş
- ensorceled
- kendinden geçmiş
- ecstatical
- kendinden geçmiş
- distracted
Mary asked Tom to open the wine bottle and then kissed him while he was distracted.
- Mary Tom'dan şarap şişesini açmasını istedi ve sonra kendinden geçmişken onu öptü.
You seem distracted today.
- Bugün kendinden geçmiş görünüyorsun.
- kendinden geçmiş
- slaphappy
- kendinden geçmiş
- senseless
- kendinden geçmiş
- entranced
- kendinden geçmiş
- slaphappier
- kendinden geçmiş
- rapturous
- kendinden geçmiş
- unconscious
- kendinden geçmiş
- ensorcelled
- kendinden geçmiş
- beside oneself
- kendinden geçmiş
- temulent
- kendinden geçmiş
- drunk
- kendinden geçmiş
- in raptures over something
- kendinden geçmiş
- in raptures about something
- kendinden geçmiş
- enrapt
- kendinden geçmiş
- intoxicated
- kendinden geçmiş kadın
- maenad [Brit.]
- kendinden geçmiş kadın
- menad
- kendinden geçmiş olarak
- unconsciously
- modası geçmiş
- Queen Anne is Dead
- modası geçmiş
- out of fashion, out of date, old-fashioned, outdated, dated, antiquated, behind the times, obsolete, corny, outmoded
- modası geçmiş (yöntem)
- old-school
- modası geçmiş şey
- old hat
- modası geçmiş şey
- back number
- sansürden geçmiş
- unexpurgated
- tamamlanmış geçmiş zaman
- perfect tense
- tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil
- perfect
- tarihe geçmiş
- historical
- tarihe geçmiş
- historied
- vadesi geçmiş
- overdue
This book is overdue.
- Bu kitap vadesi geçmiş.
- vadesi geçmiş
- stale
- vadesi geçmiş
- past due
This bill is long past due.
- Bu senetin vadesi geçmiş.
- yetersiz akademik geçmiş
- (Eğitim) unsatisfactory academic record
- zevkten kendinden geçmiş
- entranced with joy
- önceki geçmiş zaman
- pluperfect
- önceki geçmiş zaman
- pluperfect tense
- şimdiki zamanla kullanılan geçmiş zamanlı kelime
- preterite present