geçmeden

listen to the pronunciation of geçmeden
Турецкий язык - Английский Язык
Before

According to the weather forecast, the rainy season will set in before long. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.

It won't be long before he returns home. - O çok geçmeden eve döner.

geç
late

I'm sorry to be late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

He appeared at the party late. - O, partiye geç geldi.

geç
slow

In childhood, time passes slowly. - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.

Business was a little slow last month. - Geçen ay iş biraz yavaştı.

geç
backward
geç
tardy

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

çok geçmeden
before long

The ship from New York will arrive before long. - New York'tan gelen gemi çok geçmeden gelecek.

He came to repent before long. - O, çok geçmeden tövbe etti.

geç
behind

The train is ten minutes behind today. - Tren bugün on dakika geç kaldı.

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

geç
{f} passed

The ship passed under the bridge. - Gemi köprünün altından geçti.

After she had passed her driving test, she bought a car. - Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.

geç
posteriorly
geç
skip

Skip the boring chapters. - Sıkıcı bölümleri geç.

Tom skipped dinner saying he was too tired to eat. - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.

geç
(Bilgisayar) bypass
geç
(Bilgisayar) ignore

The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us. - Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.

We can't ignore Tom's past. - Tom'un geçmişini göz ardı edemeyiz.

geç
{f} switch

Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode. - Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.

Why doesn't the U.S. switch to the metric system? - ABD neden metrik sisteme geçmiyor?

geç
go over

I want to go over a few things with you. - Seninle birlikte birkaç şeyi gözden geçirmek istiyorum.

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

geç
{f} lapse
geç
behind time

The train was ten minutes behind time. - Tren on dakika geç kaldı.

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

geç
{f} pass

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

Ten to one you can pass the test. - Bire on testi geçebilirsin.

geç
{f} lapsing
geç
go by

I go by that shop every morning on my way to school. - Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.

I go by that church every day. - Her gün o kilisenin önünden geçerim.

geç
{f} overshot
geç
devolve upon
geç
elapse
geç
behindhand
geç
gone by

Three years have gone by since we got married. - Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.

Ten years have gone by since my father died. - Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.

geç
overstep
geç
gone over
geç
pass to
geç
{f} passing

I am sure of his passing the examination. - Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.

Ken saved his face by passing the examination. - Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.

geç
went over

Tom went over to your house. - Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.

We went over this last week. - Geçen hafta bunu tekrar gözden geçirdik.

geç
went by
geç
{f} cross

Do you mind if we cross your garden? - Bahçenizden geçebilir miyiz?

I watched the old woman cross the street. - Karşıya geçen yaşlı bayanı izledim.

geç
exceed

Imports exceeded exports last year. - Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.

Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year. - Bizim kâr geçen yıl duyurulan en iyimser tahminleri bile aştı.

geç
devolve on
Geç
to be late
geç
is late
geç
not later than
geç
to late
arası geçmeden
without delay, while the situation is still fresh
geç
late, delayed
geç
outdo

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

They are constantly trying to outdo each other. - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.

geç
speed

Tom drove through the narrow tunnel at high speed. - Tom yüksek hızla dar tünelden geçti.

A car passed by at top speed. - Bir araba son hızla geçti.

geç
outdid
geç
outgoing
geç
outgo
geç
back

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

He came back last August. - O, geçen ağustos ayında geri geldi.

geç
outstrip
geç
ford

The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford. - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

geç
outdone
çok geçmeden
betimes
çok geçmeden
ere long
çok geçmeden
soon, before long
çok geçmeden
anon
çok geçmeden
soon

She will get over the shock soon. - Çok geçmeden şoku atlatacaktır.

If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser. - Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.

çok geçmeden
before long, soon
üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
remove
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение geçmeden в Турецкий язык Турецкий язык словарь

geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç"- Y. K. Beyatlı
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı
geç
Belirli zamandan sonra olan
geçmeden
Избранное