The refugees in that camp have been living from hand to mouth for a month.
- O kamptaki mülteciler bir aydır kıt kanaat geçinmektedirler.
They found it difficult to earn a living.
- Onlar geçinmeyi zor buldu.
I can't get by on such a small income.
- Böylesine küçük bir gelirle geçinemem.
I'm sure Tom knows enough French to get by.
- Tom'un geçinmek için yeterli Fransızca bildiğinden eminim.
Tom is easy to get along with.
- Tom ile geçinmek kolaydır.
It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
Tom is easy to handle.
- Tom'la geçinmek kolaydır.
We make just enough to get by.
- Biz geçinmek için yeterince kazanırız.
I'm sure Tom knows enough French to get by.
- Tom'un geçinmek için yeterli Fransızca bildiğinden eminim.
He is difficult to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
The refugees in that camp have been living from hand to mouth for a month.
- O kamptaki mülteciler bir aydır kıt kanaat geçinmektedirler.
Would you tell us what you do for a living?
- Geçinmek için bize ne yaptığını söyler misin?
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
It's getting harder and harder to make a living.
- Geçinmek gittikçe zorlaşıyor.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
A job is not merely a means to earn a living.
- Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
They looked forward to a time when they would no longer have to live from hand to mouth.
- Artık kıt kanaat geçinmek zorunda olmayacakları zamanı dört gözle bekliyorlardı.