He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
The transition from farm life to city life is often difficult.
- Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
The DJ transitioned between two songs.
- DJ iki şarkı arasında geçiş yaptı.
The minority party made a last-ditch effort to block passage of the bills.
- Azınlık partisi, faturaların geçişini engellemek için son çabayı sarfetti.
There is no passage for big vehicles here.
- Burada büyük araçlar için geçiş yoktur.
This is the passage to the sea.
- Bu denize doğru geçiştir.
I am used to hearing the train pass by my house.
- Trenin evimin yanından geçişini duymaya alışkınım.
Business was a little slow last month.
- Geçen ay iş biraz yavaştı.
Time passed very slowly this week.
- Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
Tom spent a few years behind bars.
- Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.
We got behind the car and pushed.
- Biz arabanın arkasına geçtik ve ittik.
After she had passed her driving test, she bought a car.
- Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
I cannot say how much time passed.
- Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.
Skip the boring chapters.
- Sıkıcı bölümleri geç.
Tom skipped the conference last year as well.
- Tom da geçen yıl konferansı atladı.
The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us.
- Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.
We can't ignore Tom's past.
- Tom'un geçmişini göz ardı edemeyiz.
Tom switched to English.
- Tom İngilizceye geçti.
Wolfgang switched to German.
- Wolfgang Almancaya geçti.
Let's go over this plan again.
- Bu planı tekrar gözden geçirelim.
I need to go over my notes.
- Notlarımı gözden geçirmeliyim.
The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
The train is twenty minutes behind time.
- Tren yirmi dakika geç kaldı.
If he studied hard, he could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
Ten to one you can pass the test.
- Bire on testi geçebilirsin.
I go by that church every day.
- Her gün o kilisenin önünden geçerim.
How fast can a year go by!
- Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!
Ten years have gone by since her death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
Ten years have gone by since his death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
After all, he succeeded in passing the exam.
- Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
I am sure of his passing the examination.
- Ben onun sınavı geçtiğinden eminim.
He went over to the other side.
- O, diğer tarafa geçti.
Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
We crossed the river by boat.
- Nehiri kayıkla geçtik.
You must take care when you cross the road.
- Yolu geçerken dikkat etmelisin.
The temperature exceeds 30 degrees in the shade.
- Sıcaklık gölgede 30 dereceyi geçiyor.
Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year.
- Bizim kâr geçen yıl duyurulan en iyimser tahminleri bile aştı.
The transition from farm life to city life is often difficult.
- Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
The DJ transitioned between two songs.
- DJ iki şarkı arasında geçiş yaptı.
The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees.
- Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.
I saw him crossing the street.
- Onun caddeyi geçişini gördüm.
They are constantly trying to outdo each other.
- Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
Let me bring you up to speed.
- Seni harekete geçireyim.
A car passed by at top speed.
- Bir araba son hızla geçti.
No cultural background is necessary to understand art.
- Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
He isn't back yet. He may have had an accident.
- O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
- Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.