At last a good idea struck me.
- Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
- Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
Meg has a lovely face.
- Meg'in güzel bir yüzü var.
It was hard for me to act pleasantly to others.
- Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.
It is very pleasant to cross the ocean by ship.
- Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.
I found at my elbow a pretty girl.
- Yanı başımda güzel bir kız buldum.
My mother bought me a pretty dress this past Sunday.
- Geçtiğimiz Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?
I wonder if it will be nice.
- Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
What a beautiful rainbow!
- Ne güzel bir gökkuşağı!
Mary is not only beautiful, she's smart, too.
- Mary sadece güzel değil, o akıllı da.
It's the smart thing to do.
- Bu yapılacak güzel bir şey.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
Japan is famous for her scenic beauty.
- Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
I am not an eloquent man.
- Ben güzel konuşan bir adam değilim.
Tom is now in his prime.
- Tom şu an en güzel zamanında.
He was cut down in his prime.
- O, en güzel zamanında öldürüldü.
It is likely to be fine tomorrow.
- Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
The island has a fine harbor.
- Adanın güzel bir limanı var.
His speech contained many fine phrases.
- Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
- Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
She writes beautifully.
- O güzel şekilde yazar.
The actress was dressed beautifully.
- Aktris güzel giyinmişti.
During mating season many animals exude strong fragrances.
- Çiftleşme sezonunda birçok hayvan güçlü güzel kokular çıkarır.
Roses have a nice fragrance.
- Güllerin güzel kokusu vardır.
We stood looking at the beautiful scenery.
- Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
The beautiful French language is lost.
- Güzel Fransızca lisanı kayboldu.
I thought it worked nicely.
- Onun güzelce çalıştığını düşündüm.
Tom was nicely dressed.
- Tom güzel giyinmişti.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
Time is a good physician, but a bad cosmetician.
- Zaman iyi bir hekim ama kötü bir güzellik uzmanıdır.
The flower planted in our porch is very fragrant.
- Bizim verandada dikili çiçek çok güzel kokulu.
These flowers are not only beautiful but also fragrant.
- Bu çiçekler sadece güzel değil fakat aynı zamanda güzel kokulu da.
This is the finest picture I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en güzel elbisesini giymişti.
Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
- Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.
Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci sokak güzel bir sokaktır.
The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
The most beautiful victory is to defeat one's heart.
- En güzel zafer, birinin kalbini kazanmaktır.
You're definitely prettier than Mary.
- Kesinlikle Mary'den daha güzelsin.
Mary is a very good-looking woman.
- Mary çok güzel bir kadın.
She said that she was good-looking.
- O, güzel olduğunu söyledi.
She has beautiful rosy cheeks.
- Onun güzel al yanakları var.
Mrs. Smith was a famous beauty.
- Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
The way Tom looked at me was so adorable, I just couldn't say no.
- Tom'un bana bakış tarzı çok güzeldi, ben sadece hayır diyemedim.
Tom and Mary's kids looked adorable.
- Tom ve Mary'nin çocukları çok güzel görünüyorlardı.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden görüldüğünde,ada çok güzeldi.
This smells very, very good.
- Bu çok, çok güzel kokuyor.
Very good! You did an excellent job.
- Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
This website is so cool.
- Bu web sitesi çok güzel.
It would be so cool if I could speak ten languages!
- On dil konuşabilsem, çok güzel olur!
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
Mariko speaks English well.
- Mariko İngilizceyi güzel konuşur.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
That lady is very good looking.
- O hanım çok güzel gözüküyor.
This woman is very good looking.
- Bu kadın çok güzel görünüyor.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
- Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.
Because you're a sweet and lovely girl.
- Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
That flower smells sweet.
- O çiçek güzel kokuyor.
Life isn't fair, but it's still good.
- Yaşam adil değil ama hala güzel.
After the rain, fair weather.
- Yağmurdan sonra, güzel hava.
The pretty girl in the bikini is Tom's sister.
- Bikinili güzel kız Tom'un kız kardeşidir.
Look at the tall pretty girl standing there.
- Orada duran uzun boylu güzel kıza bak.
The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
- Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.
Where is the Palace of Fine Arts?
- Güzel Sanatlar Sarayı nerede?
How nice to be in Hawaii again!
- Yine Hawaii'de olmak ne güzel!
Tom! How nice to see you again!
- Tom! Seni tekrar görmek ne güzel!