She used to keep a diary, but she no longer does.
- O, bir günlük tutardı, ama artık tutmuyor.
I am keeping a diary every day.
- Her gün bir günlük tutuyorum.
If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
- O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
My dad keeps a journal every day.
- Babam her gün bir günlük tutar.
I've started keeping a journal.
- Bir günlük tutmaya başladım.
TV plays an important part in everyday life.
- TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
Tell me about your everyday life.
- Bana günlük yaşamından bahset.
I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
- Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.
I am tired of the day-to-day routine of life.
- Hayatın günlük rutininden usandım.
Mike made a rude table from the logs.
- Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
The daily newspaper brings the world's problems to the breakfast table.
- Günlük gazete dünya'nın sorunlarını kahvaltı masasına getirir.
The story was in all daily newspapers.
- Hikaye tüm günlük gazetelerdeydi.