This is the diary which she kept.
- Bu onun tuttuğu günlüktür.
She used to keep a diary, but she no longer does.
- O, bir günlük tutardı, ama artık tutmuyor.
If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
- O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
Tell me about your daily life.
- Bana günlük yaşantından bahset.
Are you keeping a journal?
- Bir günlük tutuyor musun?
I was the one who suggested Tom keep a journal.
- Tom'un bir günlük tutmasını öneren kişi bendim.
She wanted to get away from everyday life.
- Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
TV plays an important part in everyday life.
- TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
- Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.
I am tired of the day-to-day routine of life.
- Hayatın günlük rutininden usandım.
Mike made a rude table from the logs.
- Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
He has already read the daily newspaper.
- O zaten günlük gazeteyi okudu.
This is a daily newspaper.
- Bu bir günlük gazetedir.