The old man escaped, but with difficulty.
- Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.
They answered their teacher's question with difficulty.
- Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
Some stars are hardly visible to the naked eye.
- Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
Tom could hardly stand the pain.
- Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.
I just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçebildim.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
Tom scarcely recognized Mary.
- Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
He can scarcely write his name.
- O adını güçlükle yazabiliyor.
We know it's a hassle.
- Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.
Anyone who creates hassle should leave.
- Güçlük yaratan biri terk etmeli.
She had no difficulty in learning the poem by heart.
- O, şiiri ezberlemede güçlük çekmedi.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
Tom had trouble remembering what Mary looked like.
- Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
I always have trouble pronouncing that word.
- O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
Face adversity with courage.
- Güçlüklerle cesaretle yüzleş.