gözleyici

listen to the pronunciation of gözleyici
Турецкий язык - Английский Язык
observer
monitor
spotter
gözle
(Bilgisayar) watch

She was watching the film with her eyes red in tears. - O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.

Mother asked the babysitter to watch the children. - Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.

gözle
{f} observing

Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children. - Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.

Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars. - Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.

gözle
{f} eye

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

My mother looked at me with tears in her eyes. - Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.

gözle
{f} observed

The boy observed the birds all day. - Çocuk bütün gün kuşları gözlemledi.

He observed that it would probably rain. - Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.

gözle
observe

Tom likes to observe the people walking by. - Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.

Tom likes to observe birds. - Tom kuşları gözlemlemeyi sever.

gözle
{f} surveyed
gözle
optical
Турецкий язык - Турецкий язык
Gözlemci, müşahit, rasıt
(Osmanlı Dönemi) RID'
rasıt
gözleyici
Избранное