gözleyici

listen to the pronunciation of gözleyici
Турецкий язык - Английский Язык
observer
monitor
spotter
gözle
(Bilgisayar) watch

She was watching the film with her eyes red in tears. - O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.

She was watching TV with tears in her eyes. - Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.

gözle
{f} observing

The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers. - Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.

I'm observing wild birds. - Ben yabani kuşları gözlemliyorum.

gözle
{f} eye

When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride. - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

gözle
{f} observed

I observed that his hands were unsteady. - Ellerinin titrek olduğunu gözlemledim.

He observed that it would probably rain. - Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.

gözle
observe

This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter. - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

Tom likes to observe the people walking by. - Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.

gözle
{f} surveyed
gözle
optical
Турецкий язык - Турецкий язык
Gözlemci, müşahit, rasıt
(Osmanlı Dönemi) RID'
rasıt
gözleyici
Избранное