gözleyici

listen to the pronunciation of gözleyici
Турецкий язык - Английский Язык
observer
monitor
spotter
gözle
(Bilgisayar) watch

Bird watching is a nice hobby. - Kuş gözlemciliği güzel bir hobi.

She was watching TV with tears in her eyes. - Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.

gözle
{f} observing

The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers. - Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.

Tom was observing the sky with his telescope when he discovered a mysterious new object. - Tom gizemli yeni bir nesne keşfettiğinde teleskobuyla gökyüzünü gözlemliyordu.

gözle
{f} eye

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

This song is so moving that it brings tears to my eyes. - Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

gözle
{f} observed

I noticed I was being observed. - Gözlenmekte olduğumu fark ettim.

The boy observed the birds all day. - Çocuk bütün gün kuşları gözlemledi.

gözle
observe

This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter. - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

Tom likes to observe birds. - Tom kuşları gözlemlemeyi sever.

gözle
{f} surveyed
gözle
optical
Турецкий язык - Турецкий язык
Gözlemci, müşahit, rasıt
(Osmanlı Dönemi) RID'
rasıt