The man went out of his way to take me to the station.
- Adam beni istasyona götürmek için zahmet etti.
On Monday I have to take back the books to the library.
- Pazartesi günü kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.
I had to carry Tom to bed.
- Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım.
I had to carry Tom upstairs.
- Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım.
Where did you want to take Tom?
- Tom'u nereye götürmek istedin?
I'll have to take Tom with me.
- Tom'u benimle götürmek zorunda kalacağım.
You have to drive us home.
- Bizi eve götürmek zorundasın.
Tom wanted me to drive.
- Tom beni arabayla götürmek istedi.
I want to get you someplace where I know you'll be safe.
- Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
We've got to get her to bed.
- Onu yatağa götürmek zorundayız.
I had to carry Tom to bed.
- Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım.
See if you can find an usher to take this gentleman to his seat.
- Bu beyefendiyi koltuğuna götürmek için bir teşrifatçı bulabilip bulamayacağına bak.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
This bus will take you to the museum.
- Bu otobüs sizi müzeye götürecek.
You can't take away these books.
- Bu kitapları götüremezsiniz.
Take away these dishes, please.
- Bu tabakları götür, lütfen.