görevliler

listen to the pronunciation of görevliler
Турецкий язык - Английский Язык
personnel
employees; office staff
The personnel of an organization are the people who work for it. Since 1954 Japan has never dispatched military personnel abroad There has been very little renewal of personnel in higher education = staff
the force of persons collectively employed in some service
group of people willing to obey orders; "a public force is necessary to give security to the rights of citizens"
A body of people, those usually employed in an organization or on a team as workers or staff, etc
Personnel is the department in a large company or organization that deals with employees, keeps their records, and helps with any problems they might have. Her first job was in personnel. = human resources
Human Resources Department of a company, as in: Please take your resume to the Personnel Department
the department responsible for hiring and training and placing employees and for seting policies for personnel management
All employees, regardless of their availability
The function of managing all employees in the organisation Employees include Ministerial, permanent, temporary and part-time employees, people working under scholarships, traineeships, apprenticeships and similar relationships   Includes appeals, overtime, salaries, superannuation and working hours when related to persons rather than to Industrial Relations Also includes arrangements for staff travel
The body of persons employed in some public service, as the army, navy, etc
{i} staff, work force; team, crew
The people needed to develop, operate, maintain, and support a system Human resource considerations associated with personnel include information relating to their numbers, aptitudes, grades, organizational structure, job category, biographical and training information, anthropomorphic data, and physical qualifications
tr>
distinguished from matériel
görevli
{i} attendant

The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed. - Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.

It is now dinner time, and flight attendants begin to serve dinner. - Şimdi akşam yemeği zamanı, ve uçuş görevlileri akşam yemeğini servis etmeye başlarlar.

görev
job

Tom assigned Mary to do the job. - Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.

My job is dull and boring. - Benim görevim donuk ve sıkıcı.

görev
task

You should give this task to some other person. - Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.

I must go through the task by tomorrow. - Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.

görev
duty

One must do one's duty. - İnsan görevini yapmalı.

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

görevli
in charge
görev
assignment

The assignment was too much for me. - Görev benim için çok fazlaydı.

I was out of town on an assignment. - Ben bir görev için kasaba dışındaydım.

görev
work

Tom worked as a gas station attendant. - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.

She is at work right now. - O, şu anda görevdedir.

görevli
employee
görev
mission

Tom was in favor of aborting the mission. - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.

Tom couldn't understand what the purpose of the mission was. - Tom görevin amacının ne olduğunu anlayamadı.

görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

görev
office

I was given the task of cleaning the office. - Bana ofisi temizleme görevi verildi.

The politician was removed from office. - Politikacı görevden alındı.

görev
competence
görev
employ

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

He is employed in a bank. - O, bir bankada görevlidir.

görev
obligation
görev
post

He resigned his post on account of illness. - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.

It will take her at least two years to be qualified for that post. - Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görevli
warden

There was only one warden on duty when the riot started. - İsyan başladığında sadece görevli tek müdür vardı.

görevli
(Politika, Siyaset) agent
görevli
incumbent
görevli
official

Customs officials carried out a full body search on Tom. - Gümrük görevlileri Tom'u tepeden tırnağa aradılar.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

görev
(Dilbilim) tasks

Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks. - Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.

We don't have problems. We only have tasks. - Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.

görev
part

Tom has already done his part. - Tom zaten görevini yaptı.

I try to do my part to help the community. - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.

görev
service

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

görev
commission

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

görev
onus
görev
position

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

I am sure you will take an active role in your new position. - Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görev
appointment
görevli
(Ticaret) clerk

In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. - 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.

görevli
officer

Tom is a security officer. - Tom bir güvenlik görevlisidir.

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

görevli
tasked
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Tom is still officially in charge. - Tom hâlâ resmî olarak görevde.

Who put you in charge? - Seni kim görevlendirdi?

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
görevli
in charge, on duty, responsible
görevli
jobholder, employee
görevli
official, attendant, employee; in charge, on duty
görevli
official, functionary
görevli
office bearer
görevli
on duty

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

There's no lifeguard on duty. - Görevli cankurtaran yok.

görevli
charged with, assigned to, responsible for
görevli
functionary
görevli
beadle
muadil görevliler
(Askeri) opposite numbers
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение görevliler в Турецкий язык Турецкий язык словарь

görev
Resmî iş, vazife
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
Görevli
vazifeli
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan
görevli
Görevi olan, vazifeli: "Herkesi kendisine hizmetle görevli sanırdı."- Ç. Altan
görevli
Resmî görevi olan kimse, memur
görevli
Görevi olan, vazifeli
görevliler
Избранное