The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
The sculptor carved wood into an image of Buddha.
- Heykeltıraş ahşabı Buda'nın görüntüsü şeklinde oydu.
My camera's display is defective.
- Benim kameranın görüntüsü bozuk.
My camera's display is defective.
- Benim kameranın görüntüsü bozuk.
Those books were on display in the window.
- Şu kitaplar ekranda görüntülendi.
Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
- Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
The night view of Tokyo is wonderful.
- Tokyo'nun gece görüntüsü muhteşemdir.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
I lost sight of her in the crowd.
- Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
He was frightened by the sight.
- Görüntüden korkmuştu.
There are no real visions.
- Gerçek görüntüler yoktur.
I love the scenery viewable from the Shinkansen.
- Ben Shinkansen'den görüntülenebilir manzarayı seviyorum.
A great man doesn't care about his appearance.
- Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.
She made her first appearance as a musician.
- İlk görüntüsünü bir müzisyen olarak yaptı.
He reviewed the footage frame by frame.
- O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
Mike wore an indignant look.
- Mike öfkeli bir görüntü takındı.
Don't judge a man by the way he looks.
- Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
Please adjust the television picture.
- Lütfen televizyon görüntüsünü ayarla.
My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
- Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.