görüşe

listen to the pronunciation of görüşe
Турецкий язык - Английский Язык
view
The act of seeing or looking at something

He changed seat to get a complete view of the stage.

{n} a sight, prospect, survey, display, design
A perspective on some information A view can affect the extent of the information displayed, its format, modes used to operate on it, its display location and so forth
That which is looked towards, or kept in sight, as object, aim, intention, purpose, design; as, he did it with a view of escaping
Authoring tools may render the same content in a variety of ways; each rendering is called a "view " Some authoring tools will have several different types of view, and some allow views of several documents at once For instance, one view may show raw markup, a second may show a structured tree, a third may show markup with rendered objects while a final view shows an example of how the document may appear if it were to be rendered by a particular browser A typical way to distinguish views in a graphic environment is to place each in a separate window
look at carefully; study mentally; "view a problem"
A presentation view displays information in a predefined structure The actions in portal_types for instance are views
The screen that the user is looking at Views may be restricted by certain criteria - a view may be customized by the user or it may be determined by the login parameters Certain programs may provide specific views for students that are different from those for instructors
If you have a view of something, you can see it. He stood up to get a better view of the blackboard
If you take the long view, you consider what is likely to happen in the future over a long period, rather than thinking only about things that are going to happen soon. Some investors are taking the long view
in addition to the many conventional uses of this term, a Montage view refers to the state or configuration of a Montage Desktop window This includes the Desktop window's sizing and placement, the layout and settings of the Montage Shortcuts, viewers, and other forms contained in that window, and the state of associated external applications launched through that montage The view is what you see, a representation of which is stored in a Montage metafile
{i} vista, scenery, sight; opinion, outlook; gaze, look; field of vision; in Computers display of a certain point of view of a three-dimensional image in CAD/CAM programs (Computers)
A point of view
the visual percept of a region; "the most desirable feature of the park are the beautiful views"
the range of the eye; "they were soon out of view"
To look at
A view is an interactive map that lets you display, explore, query and analyze geographic data in ArcView A view defines the geographic data that will be used and how it will be displayed; it doesn't contain the geographic data but references and reflects the current status of the source data
To survey or examine mentally; to consider; as, to view the subject in all its aspects
If something such as a work of art is on view, it is shown in public for people to look at. A significant exhibition of contemporary sculpture will be on view at the Portland Gallery
görüş
view

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

Take a liberal view of young people. - Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.

görüş
remark

Don't take his remarks too literally. - Onun görüşlerini harfiyen almayın.

Please keep your cynical remarks to yourself. - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.

görüş
(Hukuk) opinion

In that respect, my opinion differs from yours. - O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world. - Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.

görüş
{i} notion

He had a notion that she was very angry with him. - Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.

görüş
sight

The man fell in love at first sight. - Adam ilk görüşte âşık oldu.

She fell in love with him at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

görüş
concept

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
aspect
görüş
conviction

It is hard to live up to your convictions. - Senin görüşlerine göre yaşamak zor.

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

görüş
sight; point of view, standpoint; outlook; opinion
görüş
ism
görüş
{i} outlook

There seems to be a difference in outlook between us. - Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.

görüş
tenet
görüş
{i} feeling
görüş
submission
görüş
outlook on
görüş
dictum
görüş
thinking

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

görüş
eyesight

Tom has bad eyesight. - Tom'un kötü bir görüşü var.

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

görüş
(Ticaret) opininon
görüş
practice

I'll see you after practice. - Uygulamadan sonra görüşürüz.

See you at band practice. - Bando uygulamasında görüşürüz.

görüş
counsel
görüş
prospect
görüş
stance

Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk. - Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.

görüş
(Politika, Siyaset) perspective
görüş
estimate
görüş
(Ticaret) consideration

An option is now under consideration. - Bir seçenek şimdi görüşülmekte.

görüş
(Bilgisayar) feedback
taraftar olmak (bir görüşe)
subscribe to
görüş
judgment
görüş
idea

His ideas are quite different from mine. - Görüşleri benimkinden çok farklı.

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

görüş
conception

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
confer with

If you have some troubles, I recommend you confer with him. - Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.

I must confer with my colleagues on the matter. - Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.

görüş
thought

I thought we came here to discuss a new deal. - Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.

I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again. - Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.

görüş
slant
görüş
point of view

I fully agree with your point of view. - Görüşüne tamamen katılıyorum.

She is open to people who have a different point of view. - O, farklı görüşten insanlara açık.

görüş
confer on
görüş
observation
görüş
contention
görüş
{i} viewing
görüş
attitude
görüş
assess
görüş
standpoint
görüş
discernment
görüş
{i} argument

Your argument is not based in fact. - Görüşün gerçeğe dayalı değil.

The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages. - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.

görüş
horizon

Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view. - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.

Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight. - Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.

görüş
opinion of
görüş
{i} case

In their case, it was love at first sight. - Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.

The judge told the jury not to discuss the case. - Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.

egemen olan görüşe uymak
swim with the tide
görüş
optical
görüş
seeing, sight
görüş
estimation
görüş
eye

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

My eyesight is beginning to fail. - Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.

görüş
sentiments
görüş
faculty of sight, vision
görüş
genius

He is a genius in his own opinion. - Kendi görüşüne göre o bir deha.

görüş
visibility

Visibility was severely restricted in the heavy fog. - Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.

Due to limited visibility navigation may be difficult. - Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

görüş
opinion, view
görüş
visit, visitation (to a prison, hospital, etc.)
görüş
position

The president stated his position on the issue. - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

görüş
interest

I find her opinions odd but interesting. - Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.

Only your narrow-minded ideas are interesting. - Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.

görüş
optic
görüş
visual

I'm afraid my visual field has narrowed. - Maalesef görüş alanım daraldı.

görüş
vision , sight
görüş
vision

I'll check your vision. - Görüşünü kontrol edeceğim.

I adjusted the telescope to my vision. - Görüşüme göre teleskobu ayarladım.

görüş
apprehension
görüş
{f} interview

He was the first man I interviewed for the job. - İş için görüştüğüm ilk adamdı.

I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon. - Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.

görüş
viewpoint

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

görüş
discussing

Tom and Mary are discussing the situation. - Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.

The committee is discussing social welfare. - Kurul sosyal yardımı görüşüyor.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение görüşe в Турецкий язык Турецкий язык словарь

görüş
Gözle bir şeyi algılama yetisi
görüş
Bir olay, varlık veya düşünce üzerinde varılan yargı, fikir
görüş
Ziyaret
görüş
Ceza evi ve hastanede yapılan ziyaret
görüşe
Избранное