Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Ben işim hakkında hırslıyım.
- I'm passionate about my job.
Mary işi hakkında çok hırslı.
- Mary is very passionate about her work.
O, tutkularını bastırdı.
- He subdued his passions.
Çoğu insan bir şey hakkında çok tutkuludur.
- Most people are very passionate about something.
Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.