Oğlum komik hikayelerin anlatıcısı olmak için çalıştı.
- My son tried to become a teller of funny stories.
Bu elbise komik görünebilir ama onu seviyorum.
- This dress may look funny, but I like it.
Film kitap kadar eğlenceli değildi.
- The movie wasn't as funny as the book.
Yaşam eğlenceli bir şey.
- Life's a funny thing.
Bu oda tuhaf kokuyor.
- This room smells funny.
Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
- Tom had a funny look on his face.
Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?
- Don't you think that's funny?
Onlar bana garip baktılar.
- They looked at me funny.
Gone were the human funninesses and kindnesses of the London gutter child.
The milk smelt funny so I poured it away.