Bilgi sınırlıdır; bilgelik daha sınırlı.
- Knowledge is scarce; wisdom is scarcer.
Bu ülkede petrol sınırlıdır.
- Oil is scarce in this country.
Yağmur bu ülkede seyrektir.
- Rain is scarce in this country.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Ben gözlerime güçlükle inandım.
- I scarcely believed my eyes.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
- I could scarcely stand on my feet.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Telefon kulübeleri burada çok az bulunur.
- Telephone booths are very scarce around here.