Bay Johnson, adeta, yürüyen bir sözlüktür.
- Mr Johnson is, as it were, a walking dictionary.
Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
- Tom likes to observe the people walking by.
John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
- I watched John and Mary walking hand in hand.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
Yürümek iyi egzersizdir.
- Walking is good exercise.
O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
Ona ayaklı sözlük derler.
- He is called a walking dictionary.