İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
- The sky had become threatening before I got to the station.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
- The sky had become threatening before I got to the station.
Gökyüzü tehditkar görünüyor.
- The sky looks threatening.
Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
- Tom gave Mary a threatening look.
O, kız arkadaşına tehdit edici bir mektup yazdı.
- He wrote a threatening letter to his girlfriend.
Tom gece tehdit eden ruhlar tarafından çevrildiğini düşündü.
- Tom thought he was surrounded at night by threatening spirits.