Seni korkutmak istemedim.
- I didn't want to frighten you.
Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
- I spoke to him kindly so as not to frighten him.
Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.