Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't mean to frighten you.
Korku filmleri beni korkutur.
- Horror movies frighten me.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
- Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
Bu korkutucu bir düşünce.
- That's a frightening thought.
Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
- Is bungee jumping frightening or fun?
Tom korkmuş görünüyor.
- Tom looks frightened.
Görüntüden korkmuştu.
- He was frightened by the sight.
O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
- When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- Is love frightening to anyone you know?
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.
Büyük köpek onları korkutuyor.
- The big dog is frightening them.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
- Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.