Bu ambalajdaki yumurtalar diğer ambalajdakilerden daha tazedir.
- The eggs in this case are fresher than those in the other case.
Bu ambalajdaki yumurtalar diğer ambalajdakilerden daha tazedir.
- The eggs in this case are fresher than those in the other case.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
Anılar çok taze ve canlıdır.
- The memories are very fresh and vivid.
Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- Fish such as carp and trout live in fresh water.
Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- Such fishes as carp and trout live in fresh water.
O üniversiteden yeni mezun bir İngilizce öğretmenidir.
- She is an English teacher fresh from college.
O üniversiteden yeni mezundur, bu yüzden hiç deneyimi yok.
- She is fresh from college, so she has no experience.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bana karşı küstahlık yapma.
- Don't be fresh to me.
Ben taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- I love the smell of fresh baked bread.
Ben taze pişmiş ekmek kokusu seviyorum.
- I love the smell of freshly baked bread.
Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.
- In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- Such fishes as carp and trout live in fresh water.
Bu balığın bir tatlısu balığı olduğuna inanıyorum.
- I believe this fish is a freshwater fish.
Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir.
- Fresh air is necessary to good health.
Gıda, taze ve sağlıklıdır.
- The food is fresh and healthy.
Biraz serin tatlı su iç.
- Drink some cool freshwater.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Bu dumanlı havanın odadan çıkmasına ve biraz temiz havanın içeri girmesine izin ver.
- Let this smoky air out of the room and let some fresh air in.
They went on very well with their work until it was nigh done, when there came the second epistle to Noah's fresh, and away went their mill, shot, lock, and barrel.
Additional changes that occur when water enters the lungs depend on whether the water is fresh or salt.
With fresh material, taxonomic conclusions are leavened by recognition that the material examined reflects the site it occupied; a herbarium packet gives one only a small fraction of the data desirable for sound conclusions. Herbarium material does not, indeed, allow one to extrapolate safely: what you see is what you get.
QA uses a fresh copy of the old version to test backward-compatibility of new add-ons.