O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi.
- When she was a student, she used to go to the disco often.
Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
Onu şarkı söylerken görüyorum ama bu sıkça değil.
- I see him singing, but this isn't often.
Mutlu çocukluğumu sıkça hatırlıyorum.
- I often remember my happy childhood.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
- The transition from farm life to city life is often difficult.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.
- When I was a child, I often went swimming in the sea.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
- Tom and his friends often play cards until after midnight.